Son zamanların popüler vitamini D vitaminini ele alacağım bu hafta.
Çok konuşuluyor, çok aranıyor. Zor da bulunuyor bu aralar...
Nedir? Nasıl üretilir?
Nelerden sorumlu?
Bu kadar mucize mi?
Her derde deva mı?
Kalsidiol, Kalsitriol, Aktif metabolit nedir? vs...
Bakacağız. Anlayışınıza sığınarak bu biraz da detaylı bir bakış olacak.
D vitamini dört halkadan oluşan bir sterol türevi.
İki önemli formda bulunuyor.
-Diyet ile alınan bitkisel kökenli ergosterolden türeyen ergokalsiferol yani D2 vitamini, ( 25(OH)D2 )
-Hayvansal kökenli olup deride kolesterolün oksitlenme ürünü olan 7 dehidrokolesterolden türeyen kolekalsiferol yani D3 vitamini, ( 25(OH)D3 ).
İnsan vücudunda sadece D3 vitamini sentezlenir .
Her ikisi de hem diyetle alınır hem de sentetik olarak üretilebilir .
İnsan vücudunda bulunan D vitamininin büyük bir kısmı güneş ışınlarındaki mor ötesi ışınlarının etkisi ile deride sentezlenir. Güneş ışığına maruz kalma engellenmedikçe vücudun tüm ihtiyacı deride sentez edilmek suretiyle karşılanabilir.
Hayvansal besinlerden alınan D3 vitamini veya bitkisel besinlerden alınan D2 vitamini ince barsaklardan absorbe edilir ve emilimi safra asitlerinin varlığını gerektirir. Deride yapılan D3 vitamini bir α1 globülin olan DBP’ye (D vitamini Bağlayıcı Protein) bağlanarak karaciğere taşınır.
D vitamini karaciğere geldikten sonra metabolizmaları aynıdır. 25Hidroksilaz enzimi ile 25hidroksiergokalsiferole [25(OH)D2] veya 25 hidroksikolekalsiferole [25(OH)D3] dönüşür. Bu madde kalsidiol olarak da bilinir.
25(OH)D vitamini vücudun tüm D vitamini havuzu hakkında en iyi bilgi veren parametredir. Normal serum konsantrasyonu 880 ng/ml (20-200 nmol/L) arasında değişir. Serumdaki yarı ömrü 21 gündür.
Kalsidiol, DBP (D Vitamini Bağlayıcı Protein)’nine bağlanarak kan yoluyla böbreğe gelir ve 1 –α hidroksilaz enzimi ile ikinci kez hidroksilasyona uğrayarak, 1,25dihidroksikolekalsiferol’e [1,25(OH)D2] dönüşür.
Kalsiyum ve fosfor homeostazında sorumlu D vitamininin biyolojik olarak en aktif şekli 1,25(OH)D2 vitaminidir. Bu madde kalsitriol olarak da bilinir.
25(OH)D vitamin hidroksilasyonunun büyük kısmı böbreklerde olmasına rağmen, böbreklerden sonra en önemli 1,25(OH)2D3 yapım yeri plasentadır.
1,25(OH)2D3 vitamini plazmada 40 -60 pg/ml (16 65 pmol/L) düzeyinde bulunur ve yarılanma süresi 3 -6 saattir.
D vitamini düşüklüğünün görüldüğü durumlar:
• Antikonvülzan alımında,
• Ailesel hipofosfatemik rikets’de (DM, Fankoni sendromu, Hipoparatiroidizm,
Renal Osteodistrofi, Renal tübüler asidoz görülür)
• Yüksek fosfat ve fitat alımında,
• Diyetle yetersiz alımlarda,
• Özellikle yaşlılarda olmak üzere yetersiz güneş ışını alımında,
• Karaciğer hastalıklarında,
• Malabsorbsiyonlarda,
• Osteomalazi
• Raitizmde görülür.
D Vitamini fazlalığının görüldüğü durumlar:
• Gastointestinal şikayetler (anoreksiya yani iştahsızlık, bulantı, kusma,
kabızlık..), Kemik dışı metastatik kalsifikasyonlar, Renal Taşlar ve Renal
kolik olur..
• İnfantlarda Williams (elfin yüz) sendromunda (özel bir yüz görünümü,
supravalvülar aort stenozu ve mental retardasyon) kan değerleri fazladır.
• Aışrı D vitamini alımı (haplar,vitamin katkıları..) ile kan değerleri artabilir.
Son yıllarda yapılan çalışmalar D vitamininin kemik, barsak, böbrek ve paratiroid bezleri üzerine gösterdiği fizyolojik etkilerle kalsiyum, fosfor ve kemik metabolizması üzerindeki bildik etkilerinden başka daha birçok fonksiyonu olduğunu göstermiştir.
Bugün, otoimmun hastalıklar, inflamatuar barsak hastalığı, romatoid artrit, multipl skleroz, diyabet, birçok kanser çeşidi ve kalp hastalıklarının oluşmasında D vitamini eksikliğinin rolü olduğu saptanmıştır.
Yine son çalımalarda yüksek doz D vitamininin immunsupresif etkisinin olduğu saptanmıştır. D vitaminin bu özelliği, otoimmun hastalıkların kontrolünde yeni kullanım olasılıkları olabileceğini düşündürmektedir.
Vitamin D eksikliğinin neden olduğu başlıca biyokimyasal anormallikler, hipokalsemi ve hipofosfatemidir.
D vitamini yetmezliği çocuklarda rikets'e (raşitizm) yol açarken, erişkinlerde ise osteoporozu hızlandırır ve ağrılı bir kemik hastalığı olan osteomalazi' ye yol açmaktadır.
Raşitizmde kemikteki kalsiyum depolanmasında yetersizlik görülür. Kalsiferol eksikliğinde uzun kemiklerde epifiz-diafiz sınırındaki kıkırdak hücreleri büyümeye devam eder. Ancak kemikleşme gecikir yada duraklar. Bu nedenle eklemlere yakın bölgelerde kemik uçları genişleyerek normal şekillerini kaybeder ve deformasyona uğrar.
Fontanellerin kapanması gecikir. (normalde 1. yaşta kapanır)
D vitamini Fizyolojisi
25(OH)D veya 1,25(OH)2D vitamini total miktarının yalnız %1’inin dolaşımda serbest bulunması, D vitamininin intoksikasyonuna karşı önemli bir koruyucu mekanizmadır.
Mor ötesi ışınların cilde ulaşan miktarını veya ciltteki 7DHC miktarını etkileyen faktörler, aynı zamanda ciltte D vitamini yapımını da etkilemiş olur. Bu aktörler enlem, deniz seviyesi, mevsim, günün saati (11.00-15.00 arası en etkili saatlerdir), atmosferdeki ozon miktarı, bulutlar, aerosoler ve albedo (yüzeyden ışınların yansıması), cilt tipi, yaş, giyim, ciltte güneş koruyucuların kullanımı gibi çok çeşitlidir.
Mor ötesi ışınlarının D vitamini sentezi özelliğinden yararlanmak istiyorsak, 12:00 15:00 saatleri dışında olmak üzere kısa süreli olarak güneş koruyucusu sürmeden güneş ışınlarına maruz kalmalı ancak sonrasında hemen güneş koruyucu sürmeliyiz.
D vitamini İhtiyaçları:
Yağda eriyen bir vitamin olan D vitamini, çok az miktarda doğal gıdalarda bulunurken (yağlı balık, balık karaciğeri, yumurta sarısı gibi), vücut ihtiyacının büyük kısmı ciltte morötesi ışınlarının etkisi ile 7DHC’den sentezlenerek karşılanmaktadır. Bu nedenle yıl içinde D vitamin üretiminin en
uygun olduğu aylarda, düzenli ve bilinçli bir şekilde güneş ışılarına maruz kalmak (eller ve yüzün haftada 2 saat etkili güneş ışığına maruz kalması çoğunlukla yeterlidir) her yaş için D vitamini eksikliğinden korunmada en etkili yoldur. Ancak değişik nedenlerle güneş ışınlarından yarar sağlanamadığında diyet ile destek yapılmalıdır.
Amerika Birleşik Devletleri’nde yenidoğan, çocuklar ve 50 yaşına kadar olan yetişkinlere 200 IU/gün, 51-70 yaş arasına 400 IU/gün ve 70 yaş üzeri olan yetikinlere 600 IU/gün D vitamini önerilmektedir.
Kanada Osteoporoz Cemiyeti ise 50 yaş üzeri kadın ve erkeklerde 800 IU/gün D vitamin desteği önermektedir.
Günlük D vitamini ihtiyacı 200 IU ile 4000 IU gibi geniş bir yelpaze içinde önerilmektedir .
Gebelikte ve laktasyonda, optimal D vitamin ihtiyaçları bilinmemekle birlikte bugün önerilen 200-400 IU/gün olan referans değerlerinden daha yüksek olduğu anlaşılmıştır.
Gebeliğin son trimesterinde 1000 IU/gün D vitamini desteği alan ve almayan gebeler arasında, almayan gebelerden doğan bebeklerde intrauterin büyüme geriliğinin daha fazla olduğu, bebekler bir yaşında görüldüğünde, daha az kilo aldıkları ve büyüme hızının daha düşük olduğu bildirilmektedir.
Emziren annelere 2000 4000 IU/gün D vitamini verilmesi ile anne sütü alan bebeklerin D vitamin ihtiyaçlarının karılanacağı ve süt çocuklarının D vitamin değerlerinin olumlu etkileneceği bildirilmektedir.
Bugün D vitaminin serum değerini belirlemek için biyokimyasal olarak iki test bulunmaktadır: 1,25(OH)2D vitamin ve 25(OH)D vitamini. Serum 25(OH)D vitamin değerleri en uygun laboratuvar testidir çünkü aylar öncesinden eksiklik durumunu göstermektedir. Bu ölçüm ile diyetle alınan veya güneş ışınların etkisi ile oluşan D vitamin kısımları ayırt edilememektedir.
Serum 25(OH)D vitamin seviyesi mor ötesi ışınlar ile artarken endokrin sistem tarafından sıkıca kontrol edilen 1,25(OH)2D vitamin değerleri etkilenmemektedir .
Serum 25(OH) D vitamini düzeyinin; <20 ng/ml olması eksiklik, 20-32 ng/ml olması yetersizlik, 32-100 ng/ml arasında olması normal olarak kabul edilmektedir.
D Vitamini Fonksiyonları
Kalsiyum metabolizması:
D vitamini, kalsiyum değerlerini normal sınırlarda tutmak için bağırsak, kemik ve böbreklerde üç farklı mekanizma ile etki eder:
Barsaklarda 1,25(OH)2 D vitamininin net etkisi ince barsak lümeninden dolaşıma Ca ve P transportunu uyarmaktır.
1,25(OH)2 D vitamininin kemik rezorpsiyonunu arttırıcı etkisi PTH ile sinerjistiktir.
1,25(OH)2 D vitami renal Ca ve P tutulumunu artırır.
Kalsiyum metabolizmasında;
Fosfat Metabolizmasında;
Kalsiyum metabolizması dışı fonksiyonları:
D vitamininin optimal sağlık için gerekli olduğu, birçok hastalığın gelişmesini engellediği veya bulguların hafiflemesine neden olduğu bildirilmektedir. Otoimmun hastalıklar, inflamatuar barsak hastalığı, romatoid artrit, multipl skleroz, diyabet, birçok kanser çeşidi, kalp hastalıkları, osteoporoz, enfeksiyöz
hastalıklar gibi birçok hastalıkta etkili olduğu yapılan çalışmalarla gösterilmiştir.
Diyabet: D vitamini reseptörleri (VDR), bütün immun sistem hücrelerinde ve yanı sıra pankreatik beta hücrelerinde tanımlanmıştır. Beta hücrelerinde D vitaminine bağlı kalsiyum bağlayıcı protein olan kalbindin de bulunur. Kalbindin ekspresyonunun beta hücrelerini sitokine bağlı hücre ölümünden koruduğu gösterilmiştir.
Yapılan hayvan çalımalarında yaşamın erken evrelerinde 1,25(OH)2D vitamini desteği alınırsa tip 1 diyabet gelişiminin önlendiği gösterilmiştir. Tip 2 diyabet gelişiminde VDR polimorfizminin rol oynayabileceği de öne sürülmüştür.
Kanser: Laboratuvar, deneysel ve epidemiyolojik çalımalar D vitamininin en sık meme, prostat, kolon, deri ve pankreas kanseri olmak üzere yirmiye yakın kanser tipinden koruyucu etkisi olduğunu göstermektedir .
Enfeksiyon hastalıkları: Tüberküloz enfeksiyonu olan hastalarda D vitamin değerlerinin tespit edilemeyecek kadar düşük olduğu ve D vitamini eksikliğinin tüberküloz enfeksiyonu için bir risk oluşturduğu bildirilmektedir.
Bunun yanında viral gribal enfeksiyon sıklığının D vitamin serum değerleri ile ilişkili olduğu, daha düşük serum değerlerinde viral gribal enfeksiyonların arttığı bildirilmektedir.
Çocuklukta pnömoni tanısı alan hastalarda %80 oranında D vitamini eksikliği olduğu bildirilirken, raşitik çocuklarda raşitik olmayanlara göre 13 kat daha fazla pnömoni gelime riski olduğu görülmüştür.
Beyin gelişimi: D vitamini eksikliği durumunda korteks anomalileri, lateral ventriküllerin genişlemesi ve beyinde daha fazla hücre proliferasyonu gözlenmiştir.
Yetersiz D vitamini desteği gören erkek çocuklarda ileri yaşlarda şizofreni görülme riskinin arttığı bildirilmektedir.
Kalp hastalıkları: Deney hayvanlarında yapılan çalımalar D vitamininin iskelet, kardiyovasküler ve nörolojik gelişim üzerine önemini göstermektedir. Kardiyovasküler etkilerinden vasküler muskuler kontraksiyon fonksiyonlarını arttırdığı ve histolojik olarak ventrikül kas hücreleri arasındaki boluğu arttırdığı görülmüştür.
D vitamini değerleri daha yüksek olan hastalarda daha az kardiyovasküler hastalıklara bağlı mortalite görüldüğü bildirilmektedir. Kuzey ülkelerinde daha yüksek oranda kalp hastalıkları görüldüğü ve özellikle kalp krizinin kış aylarında %53 oranında daha fazla geliştiği görülmüştür.
Transplantasyon: Transplantasyon sonrası doku kabulünde D vitamininin önemli yeri olduğu bildirilmektedir. Özellikle kalp, karaciğer, böbrek, pankreas, akciğer ve barsak transplantasyonunda önemli yeri olduğu ve deney farelerinde yeni dokunun yaşamasını %10–30 oranında arttırdığı bildirilmektedir.
Kronik böbrek hastalığı: 1,25(OH)2D vitamini PTH üzerine inhibitör etki gösterir. Kronik böbrek hastalarında D vitamini yapımı yetersiz olduğundan hiperparatiroidi gelişmektedir. Diyaliz hastalarında gelişen renal osteodistrofi D vitamini ve analogları ile tedavi edilebilmektedir .
Psöriazis: 1,25(OH)2D vitamini keratinositlerin ve fibroblastların proliferasyonunu inhibe eder. D vitamininin bu özelliği deri hücrelerinin kontrolsüz çoğalması ile karakterize olan psöriaziste kullanım alanını doğurmuştur. Kalsitriol analoğu olan “calsipotriol” psöriazis tedavisinde kullanılmak üzere FDA tarafından onay almıştır .
Raşitizm, osteoporoz ve osteomalazi:
D vitamini eksikliğinin klinik bulguları çocuklarda raşitizm olarak adlandırılırken, yetikinlerde ise osteomalazi olarak karşımıza çıkmaktadır. D vitamin eksikliğinde hastalar çoğu zaman kemik ve kaslarda ağrıdan şikayet etmektedir.
Fibromiyalji şikayetleri olan hastaların %40-60 oranında D vitamini eksikliği veya osteomalazi mevcuttur.
Immun fonksiyonları ve otoimmun hastalıklar
Lenfositlerin önemli miktarda D vitamini reseptörü olan VDR içerdiği gösterilmiştir. T hepler hücreler tüm antijen spesifik immün cevapta merkezi bir role sahiptir. Otoimmun hastalıklarda Th hücreleri vücudun kendi proteinlerine saldırırlar. Multipl skleroz, tip1 DM ve inflamatuar barsak hastalıkları Th hücreleri
aracılığı ile oluşmaktadır.
1,25(OH)2D vitamini Th hücrelerinin proliferasyonunu, INFγ, IL2ve IL5 üretimini azaltırken, IL4 üretimini arttırır. In vivo ortamda D vitamininin otoimmun hastalıkları baskılamasındaki rolünün IL2 ve IL4 aracılığıyla olduğu gösterilmiştir. D vitamininin uyarılmış B lenfositlerindeki etkisi ise, bu hücrelerde immunglobulin
salgılanmasını baskılamak şeklindedir .
Hashimoto tiroiditi:
1,25(OH)2 D vitamini, D vitaminin en aktif formu olup hayvan modellerinde otoimmun tiroidit gelimesini etkili bir şekilde önlediği gösterilmiştir.
Hashimoto tiroiditi toplumda en sık rastlanılan otoimmun tiroidittir. D vitamininin immün sistem üzerindeki etkilerinden yola çıkarak Hashimoto tiroiditi patogenezinde D vitamininin rolü olabileceği öne sürülmüşür. Nitekim yapılan çalımalarda vitamin D reseptör (VDR) polimorfizminin Hashimoto tiroiditi sıklığını arttırdığı bulunmuştur.
Yapılan çoğu çalışmada ayrıca Hashimoto tiroiditi olgularında D vitamini düzeyi düşük olarak saptanmıştır.
Özetle vücüdumuzda özellikle kemik gelişimi ve kalsiyum fosfor metabolizmasını düzenleyen bu çok önemli hormon, özellikle kanserlerde ve otoimmün hastalıklarda tedavide yeni açılımların ortaya çıkmasına neden olabilir. Dolayısıyla kemik ve kas hastalıkları, paratiroid bezi patolojileri dışında otoimmün hastalıklar ve kanserlerde özellikle kan 25OH D seviyeleri önem kazanmaktadır.
Sağlıkla Kalın…