TEB 37. Dönem 1. BölgelerarasıToplantısı Konuşması
SAYIN BAŞKAN, SAYIN MERKEZ HEYETİ ÜYELERİ, SAYIN ECZACI ODASI BAŞKANLARI VE YÖNETİM KURULU ÜYELERİ, SEVGİLİ ECZACILAR,
Zonguldak Eczacı Odası üyeleri, Yönetim Kurulu ve şahsım adına hepinizi sevgi ve saygı ile selamlıyor, bizleri ülkemizin bu eşsiz yöresinde ağırlayan Balıkesir Eczacı Odası Başkan ve Yönetim Kurulu ve üyelerine misafirperverlikleri için teşekkür ediyorum.
37.Dönem Merkez Heyetinin bu Birinci Bölgeler arası toplantısının, sorunlarımıza çözüm ve mesleğimize yeni açılımlar getirmesi umuduyla başarılar diliyorum.
Değerli Meslektaşlarım,
Bir bölgelerarası toplantısında yine birlikteyiz ama sanki çoluk çocuk, torun torba büyük bir aile gibi tatildeyiz. Meslek sorunlarımızı konuşmak, çözüm önerileri üretmek için yapılan bu toplantılar artık maalesef yasak savma adına yapılır oldu. Mesleğimizin sorunlarının en yüksek boyutlara ulaştığı bu günlerde, eczacılarımız eczanelerinde kan ağlarken, gündemi bile olmayan bir bölgelerarası toplantısı yaşıyoruz.
Değerli Meslektaşlarım,
Ben öncelikle konuşmama teşekkürle başlamak istiyorum. 37. dönem Merkez Heyetimize, denetleme kurulumuza sonsuz teşekkürler ediyorum…
Bundan önceki dönemlerde Merkez Heyetimizde görev alan şu anda görevde olmayan veya olamayan diğer meslektaşlarımıza da teşekkür etmek istiyorum…
İlaç Takip Sistemi denen, dünyanın hiçbir yerine henüz uygulanmayan bir sistemi ilk defa Türkiye de bizlere uygulatma şansı vererek tüm dünyaya öncülük etmek fırsatını bizlere tanıdıkları için…
İlaç Takip Sisteminde öncü olacağız diye kendimizi yırtarken, bizleri mesleğimizin gerçek sorunlarını unutmasak bile yokmuş gibi davranabilme rehavetine gark edenlere de sonsuz teşekkürler…
Artık kimin umurunda “Kamu Kurum İskontosu, Muayene ücretleri, düşen ilaç fiyatları, düşen fiyatlara karşılık stok zararımızı karşılamayan ilaç firmaları, eczanelerimiz de sürekli şişen stoklarımız, düşen karlılığımız, alamadığımız meslek hakkımız, Danıştayın aldığı yürütmeyi durdurma kararı olmasa şu anda sözleşmesiz olacak olmamız kimin umurunda, varsa yoksa İTS… varsa yoksa karekod… varsa yoksa TEBEOS
Bu arada TEBEOS demişken Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyetini olmasa bile TEBEOS teknik ekibini kutlamak isterim… Sonsuz özveri ile çalıştıkları için… Ancak maalesef her zaman özveri de yeterli olamayabiliyor. Ben kendi eczanemde, örgüt yöneticiliği sorumluluğum la, inatla, ısrarla TEBEOS’u kullanmaya çalışıyorum. Programın aksayan yönlerini, eksik kalan yönlerini sürekli sorumlular ile iletişim kurarak aktarmaya ve çözmeye çalışıyorum. Ama artık pes etmek üzereyim. Olmuyor, bir türlü sorunlar düzelmiyor. Bir taraftan düzelirken başka taraftan başka bir şey olmuyor, eksik kalıyor… Bu konuda daha fazla bir şey söyleyip emek verenleri üzmek istemiyorum. Umarım düzelir, inşallah biz buralardayken düzelmiştir, verilen maddi ve manevi emekler boşa gitmez… Yalnız kafama takılan bir soru var. Yanlış bilmiyorsam TEBEOS programını hazırlayanlar arasında ECZANEM programının yaratıcıları da bulunuyor. Eczanem programı tıkır tıkır çalışırken TEBEOS da niye bu kadar çok sorun yaşanıyor merak ediyorum.
Değerli Eczacılar,
4 Aralık da eczanelerimizi neden kapattık, hatırlayabiliyor musunuz?
18 Eylül Kararnamesin de yer alan uygulamaların hayata geçeceği 4 Aralık’ta Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti;
“STOK ZARARLARIMIZIN BUNDAN BÖYLE DÜZENLİ OLARAK, EKSİKSİZ VE ZAMAN GEÇİRMEDEN KARŞILANMASI
VE
İLAÇ FİYAT DÜŞÜŞLERİNDEN VE KAMU KURUM İSKONTOSU ARTIŞLARINDAN KAYNAKLANAN CİRO DÜŞÜŞÜNE BAĞLI KÜÇÜLMENİN EKSİKSİZ VE ZAMAN GEÇİRMEDEN KALICI BİÇİMDE TELAFİSİ İÇİN MESLEK HAKKI ve İLAÇ FİYAT KARARNAMESİ’NDE ECZACI KARLILIĞININ YÜKSELTİLMESİ”
Taleplerimiz BİRARADA VE AYNI ANDA yerine getirilmediği takdirde, 4 Aralık günü eczanelerimiz kapanacaktır” demiş. Ve bizler de eczanelerimizi kapatmışız.
Pekiyi, sonuç ne oldu? Kocaman bir ...
Çünkü eylemimizin arkasında duramadık. Sonrasında gazete ilanlarıyla, basın açıklamalarıyla eylemimizi sıfıra indirdik ve arkasından sözleşme feshi ve Danıştayın yürütmeyi durdurma kararı geldi… Ve sonra hiçbir şey olmamış gibi koştur koştur gidip eski sözleşmeyi 1 Mart da 500 TL ye tekrar imzaladık. Sayın Başkan açılışta İstanbul Eczacı Odasının aldığı Yürütmeyi durdurma kararı nedeniyle sözleşmesiz kalma gibi tarihi bir fırsatın kaçtığını söyledi. 1 Mart 2010 da da sözleşmesiz kalma fırsatımız vardı, peki o zaman neden o fırsat değerlendirilmedi?
Bu arada 18 Eylül Kararnamesi de yürürlüğe girdi ama zararlarımızın tamamı telafi edilmediği gibi Kamu Kurum İskontosunun artması ile de zararımız ikiye katlandı.
Ama bu konu birden bire eczacının gündeminden düşüverdi.
Neden?
Çünkü bu sefer ulvi bir görevimiz vardı. Tüm dünyaya öncülük edecektik. Bu fırsat kaçırılmamalıydı…!
Her ne kadar Türk eczacıları Birliği Merkez Heyeti yöneticilerimiz olmazsa olmaz 7 şart sıralamışlardı ama ne gam… Bu güne kadar nasıl olsa eczacıya her yeni uygulamayı nasıl dayattılarsa bunu da dayatırlardı…
7 maddeden 5 ini tamam saysanız bile, stok düzeltme ve depoların sisteme dahil olması gerçekleşmeden, TEB merkez Heyeti birden bire sistemin başlayabileceğini eczanelerin hazır olduğunu bildirdi yetkililere…
16 Mayıs da uygulama başladı ve… devlet eliyle hastaların ilaca ulaşımı engellendi. 4 Aralık da hastanın ilaca ulaşımın engellediniz diye sözleşmeleri fesh eden SGK bu sefer kendisi, dünyaya öncülük etme adına, hastanın ilaca ulaşımını engelliyordu. O gün hiçbir hasta ilacını alamadı veya yine bazı fedakar eczacılar sayesinde o andaki ihtiyacı bir şekilde karşılandı.
Peki ya 1 Haziran süreci… 01.01.2011 de başlayacak uygulamanın 01 Haziran 2010’a çekildiği toplantı da bu duruma itiraz etmeyen TEB yöneticilerine de teşekkür etmek gerekmez mi? 01.01.2011 de yaşayacağımız kaosu bize 6 ay öncesinden yaşattıkları için…
Bu arada İstanbul Eczacı Odasının aldırdığı yürütmeyi durdurma kararı uygulanmıyor. Hatta bu kararı güdük hale getirmek için 10 Haziran 2010 tarihinde bir yönetmelik değişikliği yayınlanarak karekodsuz ilaçların 01.07.2010 tarihinden sonra satışı yasaklanıyor.
Peki Danıştay kararı neden uygulanmaz, bunun bir yaptırımı yok mu? Eğer burası adil bir hukuk devletiyse mutlaka vardır, mutlaka olmalı…
ÇOK ESKİ YILLARDA KRALLIKLA İDARE EDİLEN BİR ÜLKE VARMIŞ. BU ÜLKEDE HUKUK VE HÂKİMLER DE VARMIŞ.
TÖRELERE GÖRE, BİR VATANDAŞ ÖLDÜĞÜNDE, ŞEHİR MERKEZİNDEKİ DEV ÇAN BİR DEFA ÇALINIRMIŞ. UZUN, UZUN DA YANKILANIRMIŞ.
EŞRAFTAN BİRİSİ ÖLÜRSE ÇAN İKİ DEFA, BÜYÜK BİR DEVLET ADAMI ÖLÜRSE ÇAN ÜÇ DEFA ÇALINIRMIŞ.
YA KRAL? O ÖLDÜĞÜNDE DE ÇAN DÖRT DEFA ÇALINIRMIŞ.
GEL ZAMAN, GİT ZAMAN ŞEHİRDE BİR OLAY OLMUŞ. DUYMAYAN KALMAMIŞ. İŞ MAHKEMEYE İNTİKAL ETMİŞ. DAVANIN SANIĞI OLARAK MAHKEME HUZURUNA ÇIKARILAN KİŞİNİN MASUMİYETİNİ BÜTÜN VATANDAŞLAR BİLMEKTELERMİŞ. BİR FORMALİTE OLARAK GÖRÜLMESİ VE SANIĞIN BERAATİ BEKLENEN DAVADAN SÜRPRİZ BİR KARAR ÇIKMIŞ VE SANIK PARA CEZASINA MAHKÛM OLMUŞ. HÂKİM SORMUŞ: BİR DİYECEĞİN VAR MI? SANIĞIN CEVABI: HAYIR!
MAHKEME BİTMİŞ. DİNLEYİCİLER DE DAĞILMIŞ. AMA KAFALARDA BİR SORU İŞARETİ…
KISA BİR SÜRE SONRA DEV ÇANIN SESİ DUYULMUŞ. ACABA KİM ÖLDÜ?
ÇAN BİR DEFA DAHA ÇALMIŞ. EŞRAFTAN BİRİ ÖLDÜ. ŞEHİR ÇAN SESİ İLE BİR DEFA DAHA İNLEMİŞ. HIMMMMM… BÜYÜK BİR DEVLET ADAMI, ACABA KİM? SORUYA CEVAP ALINMADAN ÇAN BİR DEFA DAHA YERİ, GÖĞÜ İNLETMİŞ. HERKESTE BİR FERYAT: EYVAH! KRALIMIZ ÖLDÜ!
ANCAK, TÖREDE GÖRÜLÜP İŞİTİLMEMİŞ BİR ŞEKİLDE ÇAN, BEŞ VE ALTINCI DEFA DA ÇALINMIŞ, YER GÖK İNLEMİŞ, SESLER KESİLMİŞ.
HERKES ÇAN GÖREVLİSİNE KOŞMUŞ, BUNUN NE ANLAMA GELDİĞİNİ ÖĞRENMEK İÇİN. BİR DE BAKMIŞLAR Kİ ÇANI, HAKSIZ YERE MAHKÛM EDİLEN ADAM ÇALMAKTAYMIŞ. SORMUŞLAR; NE DEMEK BEŞ VE ALTI DEFA ÇAN ÇALMAK?
KRALDAN DAHA BÜYÜK BİRİSİ Mİ ÖLDÜ?
CEVAP ŞAŞIRTICI OLDUĞU KADAR ANLAMLI DA OLMUŞ:
EVET… ADALET ÖLDÜ. . . ADALET…
Değerli eczacılar,
Uygulanmaya başlanan İlaç Takip Sistemi aslında uygulanmıyor. Uygulanıyormuş gibi yapılıyor. Sistemin çalışmadığı ve kilitlendiği görülünce Medula dan Sağlık Bakanlığına erişim engellendi. Yani sistem çalışmadı, içi boş çıktı. Ama kimse yiğitliğe leke sürdürmediğinden bunu itiraf edemiyor. O zaman TEB bunu tespit ettiremez mi? Sağlık Bakanlığı İlaç Takip Sistemi uygulamasının çalışmadığı Noter kanalı ile tespit ettirilip, bu uygulama kökten sonlandırılamaz mı? Bu bir fırsat değil mi?
Sistemin amacı sahte ilacı önlemek, ama suistimale bu kadar açık bir sistem olamaz. Reçeteyi yazdır, hayali karekodları sisteme gir, reçeteyi ver. Kim engelleyebilir ki bu suistimalleri. Ancak stok takibi ve alım bildirimi ile engellenebilir bu yolsuzluklar. Bunun için de tüm alt yapının stok düzeltme hakkı dahil dört dörtlük oluşturulması sonrası sistemin başlaması öngörülebilir ki alım bildiriminin eczaneye ve depoya tam bir külfet olacağını da unutmamak gerekir diye yazmışım konuşmamı ama ben daha konuşamadan, dün Sağlık Bakanlığı bir genelge daha yayınladı, 2010 a 39 sayılı genelge… Bu genelgenin 5. maddesi “Eczaneler, 01.07.2010 tarihine kadar stoklarında yer alan veya satın aldıkları hem G2D etiketli hem de 2D’li bütün ürünleri İTS’ye kaydederek ürün sorgulaması yapmak zorundadırlar.” diyor. Yani bir şekilde stok ve alım bildirimi istiyor.
Hani olmazsa olmazlarımız, stok düzeltme hakkı ve depoların sisteme dahil olması talebimiz… Nerede kaldı… Biz sarı ineği ne zaman verdik arkadaşlar, bir düşünün biz sarı ineği ne zaman verdik…
Ayrıca G2D etiketleri ile karekodlanan ilaçların miyadlarının 01.01.2011 tarihinde dolacak olması ayrı bir sorun. O tarih de eczanenin elinde kalan ilaçlar da mı kusurlu olacak gerçek miyadları dolmadığı halde…
Sonuç olarak ölü doğan bir uygulama ile bizleri meşgul ederek esas dertlerimizi bizlere unutturmaya çalışıyorlar. Hala ilaç fiyat düşüşlerinden kayıplarımız devam ediyor, kamu kurum iskontosu zararlarımız iskontonun artması ile ikiye katlandı, muayene ücretleri hala başımıza bela, ilacın markete çıkması için gizli çalışmalar hala devam ediyor, özelleşecek hastanelerin eczanelerinin ilk eczane zincirini oluşturacağı acı bir gerçek olarak karşımızda, ilaç da reklam her şeye rağmen başladı, bu arada da bizler artık para kazanamıyoruz, ancak günü kurtarıyoruz. TEB ne diyor bu arada… Biz ilaç fiyat düşüşüne karşı değiliz. Bu yanlış… Ben ilaç fiyat düşüşüne karşıyım. Eczaneme 5 liraya aldığım ilacın fiyatının 3 liraya düşmesine karşıyım arkadaşlar. İlacın fiyatı ucuz olabilir ona itirazım yok. Ancak dediğim gibi rafımdaki ki ilacın fiyatının düşmesine karşıyım. TEB nin firmaların eczacının zararını karşılamadığını bile bile hala bu söylemde bulunması doğru değil. Lütfen eczacınızı gerçekten düşünüyorsanız, eczacınızın daha fazla batağa saplanmasını istemiyorsanız sizde karşı olun. Bu gidişle sadece birinci kademedeki eczaneler değil tüm eczaneler yok olacak, yok olmak üzere...
Merkez Heyetine bir kaç teşekkürüm daha var...
Son altı ayda sadece 2 kere Başkanlar Toplantısı yaparak, bizleri Ankara yollarında sefil etmedikleri için...
Ve yardımlaşma sandığına aidat ödeyen eczacılarını yardımlaşma sandığı yerine İş Bankası’nın şartlarına ve kredilerine mecbur bıraktıkları için...
Değerli Arkadaşlar,
Bu yaşayacağımız sıkıntıları çok önceden öngören Zonguldak Eczacı Odası, kendisi gibi duyarlı beş Eczacı Odası ile birlikte üzerimize oynanan oyunların farkında olduğumuzu haykırmak için “Mesleğimden elini çek” temalı bir miting düzenleyerek Türk Eczacıları Birliğine mitinge öncülük etmesi için ve tüm Eczacı Odalarına da katılımları için çağrıda bulundu. Ancak talebimiz TEB ve diğer Oda yöneticileri tarafından ilgi görmedi ama biz yılmadık. Biz altı Eczacı Odası 9 Mayıs günü Kadıköy meydanın da mesleğimiz için BİR ŞEY yapmaya çalıştık.
Bir karınca hikayesi vardır, bilir misiniz? Adı “KARINCANIN TAŞIDIĞI SU”
Nemrud, İbrahim Peygamber’’in ateşte yakılması emrini verdikten sonra yere odunlardan büyük bir yığın yapılmış.
Odunları tutuşturmuşlar sonra. Alevler o kadar yükselmiş ki bulutların tutuşacağını sanmış çocuklar.
Korkmuş kaçmış bütün hayvanlar. İbrahim peygamber’’i mancınıkla ateşin tam orta yerine atacaklarmış askerler.
Atacaklarmış ki Nemrud’’un ne güçlü bir kral olduğunu anlasın, görsün; bir daha ona karşı gelmesin İbrahim peygamber.
Bu sırada bir karınca ağzında küçücük bir damla su ile koşa koşa gidiyormuş. Hem de boyu göklere varan cehennem ateşine doğru...
Başka bir karınca onun bu telaşını görüp sormuş hemen yanına yanaşıp: "Bu acelen niye? Nereye böyle?"
Ağzında bir damla su taşıyan karınca o bir damlayı ellerinin arasına alıp, "Duymadın mı ?" demiş.
"Nemrud, İbrahim peygamber’’i ateşte yakacakmış. İşte ateşin olduğu yere su götürüyorum"...
Bu sözleri duyan karınca kendini tutamayarak uluorta kahkahalarla gülmeye başlamış.
"Sen şu ateşe dönüp yüzünü hiç bakmadın mı?" diye sormuş. "Ne kadar büyük.
Senin bir damla suyun ona ne yapabilir ki ?"
Su taşıyan karınca, "Olsun" demiş. "Hiç olmazsa hangi taraftan olduğum anlaşılır"
İşte biz de o gün, 9 Mayıs günü ateşe karşı bir damla su taşıdık…
Dinlediğiniz için teşekkürler… Sevgiyle kalın…
12 Haziran 2010
Balıkesir
Zonguldak Eczacı Odası Başkanı