Eczacılar iflasın eşiğinde
Antalya Eczacı Odası Başkanı İsmail Erçin, yüksek enflasyon nedeniyle hem eczacıların hem ecza depolarının çok zor durumda olduğuna dikkat çekti. Erçin, “ Sorunlarımıza acil çözüm bulunmazsa, önce eczaneler iflas eder, sonra ecza depoları, sonra ilaç firmaları Türkiye’ye ilaç getirmez olur.” dedi
Mustafa Koç/Körfez
Antalya Eczacı Odası’nın 2- 3 Eylül tarihlerinde olağan genel kurulu yapıldı. Genel kurulda mevcut başkan Uzm. Eczacı İsmail Erçin güven tazeledi. İsmail Erçin ile yeni dönem projelerini, ecza ve ilaç sektörünün sorunlarını konuştuk. İlk projelerini Kepez Devlet Hastanesi’nde rapor ve reçete kontrol birimi kurarak gerçekleştirdiklerini belirten İsmail Erçin, ilerleyen zamanda açıklayacakları sürpriz projelerinin de bulunduğunu söyledi. Eczacılar olarak orta ölçekli işletme olmaktan çıktıklarını, küçük ölçekli işletme haline geldiklerini kaydeden İsmail Erçin,
“Çoğu meslektaşımız iflasın eşiğinde. Herkes birikiminden, kesesinden harcayarak, belki ilerde düzelir deyip, şu günleri idare etmeye çalışıyor” diye konuştu.
Ecza depolarının da çok kötü durumda olduğunu ifade eden Erçin,“Çok düşük kârlarla bu işi yürütmek durumunda olan onlar da artık hizmet olsun diye işlerini yapar duruma geldiler. Ecza depolarımızı, kooperatiflerimizi de koruyan bir mevzuat yok. Bütün paydaşların içinde olduğu bir çözüm üretilmesi lazım. Çözüm bulunmazsa, önce eczaneler iflas eder, sonra ecza depoları, sonra ilaç firmaları Türkiye’ye ilaç getirmez olur. Vatandaş ilaçsız kalır, kendi ilaçsızlığımız yüzünden vatandaşlarımızı kaybederiz” ifadelerini kullandı.
İsmail Bey hayırlı olsun, yeniden başkan seçildiniz. İsterseniz oradan başlayalım. Yeni dönem için ne tür projeleriniz hedefleriniz var?
Evet, dediğiniz gibi kongremizde güven tazeledik. Oy kullanan meslektaşlarımız bizi tercih etti. Yeni dönemde yönetici arkadaşlarımız ve komisyonlarımızla yeni farklı projelere imza atacağız. Çok fazla etkinlik gerçekleştirmeyi düşünüyoruz. Eğitimlere ağırlık vermeyi düşünüyoruz. İlerleyen zamanda açıklayacağımız sürpriz projelerimiz de var. Genç, dinamik, çok güzel bir ekibimiz var. Herkes çok hevesli. Yeni dönemde çok başarılı işlere imza atacağız. İlk projemizi Kepez Devlet Hastanesi’nde hayata geçirdik.
Nasıl bir proje?
Kepez Devlet Hastanesi’nde rapor ve reçete kontrol birimi kurduk. Sağlık Müdürümüz, kamu hastanelerinden yöneticilerimiz, Kepez Devlet Hastanesi Başhekimi, sağ olsunlar, hepsi arkamızda. Onlarla beraber bütün hastane personeline, “tebrp” diye geçen ilaç bilgi kaynağımız var, bu kaynağı bütün personelimize tanıttık. Bütün sekreterlerimiz tanıtıma geldi. Arkadaşlarımızın tümüne kullanım kodu verdik, tanıtım ve görevlendirmelerimizi yaptık. Vatandaş eczaneye geldiğinde bakıyoruz, raporunuzda hata var diyoruz, vatandaş tekrar hastaneye gidiyor, hekimin, sekreterin tekrar vaktini alıyor. Hastaneler yoğun, bunun önüne geçelim dedik. Sistem işlemeye başladı, vatandaş hastaneye geldiğinde, biz hastaneye “Şunların düzeltilmesi lazım” diyoruz, ilgili hekim düzeltmeyi yapıyor, vatandaş yorulmamış oluyor. Burası pilot bir proje, başarı sağlayacağımızı düşünüyoruz.
Başka ne tür projelerimiz var?
Alanya’da hizmet binamız vardı, içini düzenledik. Manavgat’ta bir hizmet binası arayışımız var, şu anda orada kiradayız, hizmet binası alıp kiradan kurtulmak istiyoruz. Bir Huzurevimiz olsun istiyoruz, yıllardır hayalimiz bu. Hem devletimize, hem de eczacımıza ve aynı zamanda eczacı yakınlarına da hizmet versin diyoruz. Güzeloba’da Mülkiyelilerle ortak, “Platform” adlı bir sosyal tesisimiz vardı, hizmete soktuk, yakın zamanda açılışını gerçekleştirmek istiyoruz.
İsterseniz ilaç sıkıntısına geçelim. Eczaneden ilaç istiyoruz, eczacı bakıyor, “Bu ilaç yok, depodan isteyelim” diyor. Bekliyoruz, bu kez “Depoda da yokmuş” diyor. Neden böyle?
İlaç yokluğunun tek nedeni fiyatlandırma, İlaç Fiyat Kararnamesi. Şu anda Euro kuru 14 küsur TL, reelde ise Euro 30 TL’lere geldi. O nedenle üretici ilacını piyasaya sürmek istemiyor. Arada biz eczacılar vatandaşla karşı karşıya kalıyoruz. Vatandaş bizden hesap soruyor.
Bu durumu kim çözecek? Vatandaş mı çözecek?
Sağlık otoritesinin üretici ile ithalatçı ile bir araya gelip bu işi çözmesi gerekir. Biz artık vatandaşa anlatmaktan yorulduk, vatandaş da dinlemekten yoruldu. Euro kuru arttığında vatandaş eczacıların kâr ettiğini düşünüyor, aksine kur yükseldikçe biz zarar ediyoruz. Eczacılar olarak orta ölçekli işletme olmaktan çıktık, küçük ölçekli işletme haline geldik. Çoğu meslektaşımız iflasın eşiğinde. Hem üreticinin, hem ecza depoları ve kooperatiflerin hem de biz eczacıların dedikleri dikkate alınsın, İlaç Fiyat Kararnamesi güncellensin. Bu noktada da yetki Sağlık Bakanlığında.
Eczacılar neden iflasın eşiğinde?
Son günlerde resmi rakamların çok ötesinde, yüzde 100’ün üzerinde, yüzde 150’lere ulaşan bir enflasyon var. Maliyetlerimiz çok artıyor, alım gücümüz çok azalıyor, kiralar ikiye üçe katlıyor. İlaç fiyatı arttıkça da bizim kâr oranımız düşüyor. Her şey negatife doğru gidiyor. Ticaret işlevini devam ettiremez hale geliyoruz. Personel maliyetleri, SSK – Bağ Kur maliyetleri arttı, Bağ Kur primi geçen yılın neredeyse üç katı oldu. Bu nedenle birçok meslektaşımız iflasın eşiğine geldi. Herkes birikiminden, kesesinden harcayarak, belki ilerde düzelir deyip, şu günleri idare etmeye çalışıyor.
Ecza depoları rahat mı?
Ecza depoları da çok kötü durumda. Çok düşük kârlarla bu işi yürütmek durumundalar. Onlar da artık hizmet olsun diye işlerini yapar duruma geldiler. Ecza depolarımızı, kooperatiflerimizi de koruyan bir mevzuat yok. Bütün paydaşların içinde olduğu bir çözüm üretilmesi lazım. Biz çözüm önerilerimizi sunduk. Bu önerilerimiz yerine getirilirse vatandaş da ilacını bulacak, depocu da ilacını piyasaya sürecek.
Çözüm bulunmazsa?
Önce eczaneler iflas eder, sonra ecza depoları, sonra ilaç firmaları Türkiye’ye ilaç getirmez olur. Vatandaş ilaçsız kalır, kendi ilaçsızlığımız yüzünden vatandaşlarımızı kaybederiz. Sağlık sistemi şu anda çok kötü durumda, iş buraya kadar gidiyor. Hastaneler çok yoğun, özel hastaneler çok pahalı, ilaç firmaları memnun olmadığı için yeni nesil tedavileri ülkemize getirmiyorlar, yeni nesil tedavilerden mahrum kalıyoruz. Yeni nesil bir kanser ilacını benim vatandaşım kullanamıyor. Onu kullansa belki hastamız çok daha kolay iyileşecek. Tedavisi doğru sürecek, hayata tutunacak. Oysa biz hâlâ eski nesil tedavilere devam etmek zorunda kalıyoruz. Bir de Türkiye’de ruhsatlı olup da SGK’nın ödeme yapmadığı ilaçlar var.
Ne tür ilaçlar?
Antalya’da 300 – 500 arası hasta olduğunu biliyorum. İlaçları SGK ödeme listesine almamış. Ucuz ilaçlar da değil, 50 – 60, 80 – 100 bin liralık ilaçlar. SGK ödemiyor, vatandaş dava açıyor, yürütmeyi durdurma ya da tedbir kararı aldırıyor, 50 binlik 100 binlik ilacı eczaneden parasıyla alıyor, SGK’ya başvuruyor, SGK da iki üç hafta içinde vatandaşın hesabına bu parayı yatırıyor. Böyle olmaması lazım, kurum bunu ödeme listesine alsa, vatandaş dava açmakla, mahkemeyle, dolambaçlı yollardan hakkını aramakla uğraşmaz, devlet de sorumluluğunu yerine getirmiş olur. Vatandaşın, hakkını arasa da ilacını alamadığı durumlar var, Türkiye’ye gelmeyen ilaçlarda bu durum ortaya çıkıyor.
Bu ilaçlar Türkiye’ye neden gelmiyor?
Firmalar, Euro kurunun çok düşük olması dolayısıyla ilaçlar çok ucuz olduğu için Türkiye’de piyasaya ilacını sunmuyor. Yurt dışına ilaçlarımız çok fazla satılıyor. Firmanın Türkiye’de satılsın diye piyasaya sunduğu ilacı, belli başlı ecza depoları toplayıp yurtdışına satıyor. İlaçların yurtdışına satılması iktidarı ve sağlık otoritesini memnun edebilir, ama vatandaş ilacı bulamadığı için bu hepimize zarar veren bir durum. Organ naklinde kullanılan çok bildiğimiz, çok kullanılan bir ilacın piyasaya sürülmeyeceği duyuruldu.
Bu konu son günlerde çok konuşuldu. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, olayla ilgili olarak, “Organ nakliyle ilgili bir ilacın piyasadan çekilme haberi var. Evet, ilgili firma bundan böyle ilacı temin edemeyeceğini ifade ederek ülke pazarından ayrıldı. Fakat o ilacın piyasada beş ayrı eşdeğeri, eşdeğer etkin maddeli olarak üretilmiş versiyonu var” demiş, bakanın bu sözleri tartışmalara neden olmuştu. Firmanın böyle bir hakkı var mı? Devletin denetimi yok mu bu konuda?
Firma, rekabeti sürdüremeyeceğini belirterek, “İlacımı piyasaya sürmeyeceğim” deyip, ruhsatını iptal ettirebilir. Burada mevzuata aykırı bir durum söz konusu değil.
Katkı payları konusu da vatandaşın canını yakar hale geldi. Çalışma arkadaşım çocuklara yönelik ikisi ateş düşürücü biri antibiyotik üç ilaca 200 TL civarında katkı payı vermiş. Bu nasıl iş böyle?
Çalışan ise ilacın yüzde 20’si çıkmıştır. Bir de SGK yakın zamanda SGK eşdeğer bandını yüzde 10’dan yüzde 5’e düşürdü. Bu nedenle bazı ilaçlarda fiyat farkları çıkmaya başladı. SGK, en ucuz ilacın yüzde 5 fazlasını öderim, diyor. Bazı ilaçlarda fiyat farkı çok çıkıyor. Fiyat farklarının nedeni SGK’nın eşdeğer bandı. Bu farklar da gün geçtikçe artacak.
Yani biz bir süre sonra aynı ilaçlara 200 değil 300 lira ödeyeceğiz, öyle mi?
Maalesef, ilaç ve ecza sektörünün sorunları bu şekilde devam ederse bu sonuçtan kaçınmak mümkün olmayacak.
Kaynak:https://antalyakorfez.com/roportaj/16407020/eczacilar-iflasin-esiginde