Çocukluğumdan lise yıllarıma gelinceye dek ailem sinema işletmeciliği ile uğraştı. Ortaokul ve lisede ilk yıllarımda makinistlik olarak tanımlanan film oynatıcılığı yaparak aileme katkı vermeye çalıştım.
Bu işim nedeniyle de dönemin bir çok yabancı filmi ile yerli filmlerin hemen tamamını defalarca izleme olanağım oldu.
Hemen her filimde bir kötü karakter vardır. O dönem filmlerinde beni etkileyen kötü karakterlerden biri de Erol Taş’tı. Özellikle Susuz Yaz ve Yılanların Öcü filmlerindeki oyunculuğu bence muhteşemdi.
Sinemada oynatmak için haftanın iki günü yeni film almaya gittiğimiz Beyoğlu’nun Yeşilçam olarak tanınan bölgesinde uzaktan gördüğüm Erol Taş’ı üniversite yıllarında daha yakından tanıdım. Bir çok öğrenci gibi bizler de ara ara Cankurtaran semtindeki kahvehanesine takılıyorduk.
Tanıdıkça hayranlığım daha bir arttı. Filmlerde lanse edilen kötü adam karakterinin ardında insan sevgisi ile dolu, güler yüzlü, babacan, dünya tatlısı biri vardı. Eşinin vefatının ardından üç çocuğuna hem annelik, hem de babalık yapan bir adam. Filmlerdeki kötü adam rolleri nedeni ile defalarca nasıl kötü muamelelere maruz kaldığını, bir çok yerde saldırıya uğradığını gülerek anlatırdı.
Hatırası önünde saygı ile eğiliyorum.
Ülkemizde de yıllardır "Sağlıkta Dönüşüm" filmi gösterimde. Filmin konusu neredeyse her hafta değişmekte. Sağlık sisteminde her daim halkın göz önünde olan ve sağlık sistemin güler yüzü biz eczacılara bu filimde "kötü adam Erol Taş" rolü biçilmekte.
Haklı nedenlerle de olsa, ülkemiz şartları göz önüne alınmadan, alt yapısı sağlam temellerle oluşturulmayan uygulamalar en çok biz eczacıları etkilemekte, sağlığına ulaşmaya çalışan vatandaşla karşı karşıya getirmekte.
Neler mi?
* Hastalara ve sistemin bir ayağı olan hekimlere anlatımı yapılmadan uygulamaya konulan Sağlık Uygulama Tebligatı değişiklikleri nedeni ile ilacına ulaşamayanlar.
* Bizlere metazori tahsilatı yaptırılan ve hastaların çoğu kez "ben bunu ödemiştim" diye itiraz ettiği muayene ücretleri.
* Suriyeli mülteciler haricinde kendi adına reçete yazdıramayan yabancı uyruklular.
* Düzenli olarak takipteki ilaçlardan kullanmak zorunda olan, ancak iş yoğunlukları ya da iş yerinden izin alamama nedeni ile reçete yazdıramayan, eczanelerimize kapanma saatlerinde ulaşabilen ya da nöbetçi eczanelere gidip reçetesizlik nedeni ile ilacını alamayanlar.
* İlaçları önce eczane programına veya medulaya sonra da renkli reçete sistemine kaydetmeye çalışırken (şimdi veterinerlerin yazdığı ilaçlar için de ayrı bir sistem oluşturuldu) geçen zaman içinde beklemek zorunda kalan ve dozu artan serzenişlerde bulunan hastalar.
Tüm bunlara 1 Hazirandan sonra gelecek kısıtlamalar da eklenebilir...
Şimdi, açık dilekçemdir.
Sayın idareciler, sayın bürokratlar, pek sayın etkili ve yetkililer,
İstesek de istemesek de elimizi, kolumuzu sizlere kaptırmış vaziyetteyiz.
Birbirinden ayrı uygulamalarla bizleri helak etmeyin. Sizlerin devlet olarak her olanak ellerinizde. Her ilacın giriş çıkışını, her hastanın kaydını tutacak bir programı sizler yaptırın. Uğraşmayalım bir oraya bir buraya kayıt yapmaya çalışmakla. Bu programı da bizlere ücreti karşılığı satın. Nasıl olsa biz eczacılar her tarafa para dağıtıyoruz, bu program için de veririz.!!!
Bizler de hastalara dert anlatamamaktan, stok tutturamamaktan, emanet ilaçlar nedeni ile ceza yemekten kurtulalım.
Kalan üç gramlık sinir sistemimiz, aile huzurumuz da yitip gitmesin.
Bizleri çekmekte olduğunuz filmin kötü adam karakteri haline getirmeyin...
İLETİŞİM
e.ciftci@eczacininsesi.com
Tel : 0212 5474746
https://twitter.com/#!/ECiftci1
https://www.facebook.com/#!/ertan.ciftci1