Ecz. Erol Afacan
Çorum Eczacı Odası Başkanı
Değerli Meslektaşlarım,
Bugün bir eksiği daha kaydettik meslek tarihimize.
Bir kalem daha sessizce elimizden çıktı.
Bir gelir kaynağı daha, uyarılarımıza rağmen göz göre göre eczane raflarından silindi.
Radyoopak kontrast maddeler, artık eczanelerin değil.
Aylar önce gündeme taşıdığımız bu konuyla ilgili ne kolektif bir duruş sergilendi, ne de yaygın bir farkındalık yaratılabildi.
Sonuç: Bu kalem, sessiz sedasız şekilde hastane kalemine devredildi.
Şimdi herkes aynı soruyu soruyor:
“Sırada ne var?”
Anti-TNF ilaçlar mı?
İntravitreal enjeksiyonlar mı?
Tüp bebek tedavisine yönelik ürünler mi?
Depo hormon analogları mı?
Gidişat bu yönde.
Ve biz hâlâ bunu sadece konuşuyoruz.
Son beş yılda eczane ekonomilerinin geldiği noktaya bir bakalım.
Ülke ekonomisi yüksek enflasyonla neredeyse her kalemde katlanarak artış gösterirken, sadece ilaç fiyatı yerinde saydı.
Ama eczane gelirlerinin yüzde sekseninden fazlası hâlâ ilaçtan geliyor.
Dolayısıyla, ciro artmadı, ancak giderler misliyle arttı.
Bugün gelinen noktada birçok eczane ayakta kalmakta zorlanıyor.
Krediyle çevrilen bir sistem, günü kurtarmaya çalışan binlerce meslektaşımız var.
İflas, kapanma, devretme gibi kelimeler artık istisna değil, gündelik konuşmaların parçası.
Oysa çözüm belliydi.
Eczane cirosunu artıracak stratejiler geliştirmek, eczacıya alan açmak, ürün ve hizmet gelirlerini çeşitlendirmek gerekiyordu.
Peki ne oldu?
Ve dijital dönüşüm…
Dünya, eczacılığı dijitalleştirirken biz hâlâ 60 yıl öncesinin kanunlarıyla mücadele ediyoruz.
Dijital platformlarda kanunen eczacı yok. Ama doktor var, yazılımcı var, yatırımcı var.
Eczacı yok çünkü hukuken sistemde ona yer açılmamış.
Tüm bu gelişmelerin ortasında bir tek olumlu adım var:
İlaç Fiyat Kararnamesi’nde (İFK) kur güncellemesine bağlı barem değişikliği.
Ancak bu kazanımın sürdürülebilirliği de tartışmalı bir zeminde duruyor. Çünkü hem Avrupa Birliği hem de ABD kaynaklı uluslararası baskılar, Türkiye’nin mevcut ilaç fiyatlandırma modeline karşı artan bir eleştiri hattı oluşturuyor.
Özellikle ABD’de gündeme gelen “Most Favored Nation Drug Pricing Model” (En Çok Kayrılan Ülke İlaç Fiyatlandırma Modeli), dünya ilaç fiyatlarını zincirleme etkileme potansiyeli taşıyan bir paradigma değişikliğidir.
Bu modele göre:
ABD, ilaçların fiyatlarını belirlerken en düşük fiyat uygulayan ülkeleri kıyas noktası almayı hedefliyor.
Başkan Donald Trump döneminde önerilen bu model, yüksek ilaç fiyatlarını düşürmek amacıyla, “Eğer bir ilaç Almanya’da, Fransa’da ya da Türkiye’de şu fiyattaysa, bizde de en fazla o kadar olabilir” yaklaşımına dayanıyordu.
Ancak bu fiyat düşüşünün yaratacağı üretici zararları için bir dengeleme mekanizması öngörülüyordu:
İlaç firmalarının, bu düşüşü telafi edebilmek için diğer ülkelerdeki (özellikle düşük kur uygulayan pazarlardaki) fiyatları artırmaları yönünde yönlendirilmesi.
Dolayısıyla modelin bir sonucu şuydu:
ABD ucuz ilaç alabilsin diye, Türkiye gibi sabit kurla fiyat belirleyen ülkelerdeki ilaç fiyatları yükseltilmelidir.
Bu strateji, dolaylı olarak Türkiye gibi pazarları baskılayan ve sabit kurla çalışan modellerin sürdürülebilirliğini zora sokan bir dış politika aracı hâline gelmektedir.
Yani bugün övündüğümüz kur güncellemesiyle gelen barem değişikliği, bu tip küresel baskıların ışığında, gelecekte elimizden alınabilecek bir kazanıma dönüşebilir.
Özetle:
Bu koşullar altında, İlaç Fiyat Kararnamesi’nin yapısal olarak gözden geçirilmesi, model değişikliği senaryolarına hâkim olunması ve kazanımların kayba dönüşmemesi adına çok daha dikkatli bir strateji kurulması şarttır.
Değerli meslektaşlarım,
Dünya değişiyor.
Ve eczacılık da bu değişimin dışında kalamaz.
Farmasötik bakım, bireyselleştirilmiş danışmanlık, hizmet bazlı gelir modelleri dünyada yükseliyor.
Biz ise hâlâ sadece ilaç üzerinden dönen dar bir meslek tanımına sıkışmış durumdayız.
Oysa potansiyelimiz çok daha büyük.
Bilgimiz, emeğimiz, vicdani sorumluluğumuz toplumun en kırılgan alanında – sağlıkta.
Ama biz bu potansiyeli kullanamıyoruz.
Ve en kötüsü: Kayıplar karşısında yeterince ses çıkaramıyoruz.
Ama ben umutsuz değilim.
Bugüne dek hiçbir mücadelemde umudu kaybetmedim.
İnandım, çalıştım, yol aradım.
Bugün de Çorum Eczacı Odası olarak aynı inançla çalışıyoruz.
Saha ve Çalışma Raporlarımızı yazıyoruz, yönetmelik taslaklarımızı hazırlıyoruz, Mesleki Projelerimizi tasarlıyoruz ve hakkımızı savunuyoruz.
Bunu bir lütuf olarak değil, boynumuzun borcu olarak yapıyoruz.
Çünkü bu ateşten gömleği bize meslektaşlarımız giydirdi.
Bizim de görevimiz, onu taşımaya layık olmaktır.
Son olarak, bu süreci yapay zekâya anlattım.
İki karikatür çizdi.
İlki bugünü, ikincisi yarını anlatıyordu.
Meslek örgütü olmak, sadece var olmak değil; meslek için var gücüyle savaşmaktır.
Saygı, sorumluluk ve inançla,
Ecz. Erol Afacan
Çorum Eczacı Odası Başkanı