Ecz. Alper Pehlivanlı

Dönüşen Sağlık Politikaları Karşısında Türkiye’de Eczacılığın Yeni Yol Arayışı

Ülkemizde eczacılık mesleği, son yirmi yılda değişen sağlık politikaları, ilaç sektöründe küresel sermayenin artan etkisi ve kamu otoritesinin yoğunlaşan müdahaleleriyle önemli bir dönüşüm sürecine girmiştir. Bu sürecin en kritik eşiklerinden biri, 2000’li yılların ortasında sağlık hizmetlerinin bütüncül bir yapıya kavuşturulması amacıyla atılan adımlar olmuştur.

Kamu sağlık hizmetlerinin yeniden yapılandırılmasıyla birlikte ilaç temin süreçleri tek bir çatı altında toplanmış, eczaneler sağlık sisteminin merkezi unsurlarından biri hâline gelmiştir. Ancak bu dönüşüm, eczacılık mesleğinin yapısal sorunlarının zaman içinde derinleşmesine de zemin hazırlamıştır.

Kontrol Mü, Tasarruf Mu? Değişen Politikanın Arka Planı

Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birlikte 2009 yılından itibaren uygulamaya konulan global bütçe ve referans fiyat sistemi, ilaç fiyatlarının düşmesi, ticari iskontoların kaldırılması, kamu kurum iskontosu ve giderek sıkılaşan geri ödeme politikaları; eczacıların mesleki ve ekonomik varlığını ciddi biçimde baskı altına almaktadır. Son yıllarda derinleşen ekonomik kriz ve yüksek enflasyon ise bu baskıyı daha da artırarak eczaneleri giderek daha kırılgan bir yapıya sürüklemektedir.

Kâğıt üzerinde hedef, “ilaç harcamalarını kontrol altına almak” olarak tanımlanmaktadır. Ancak ortaya çıkan tablo; ilaca erişimi zorlaştıran, eczaneleri ekonomik olarak zayıflatan ve mesleğin sürdürülebilirliğini doğrudan tehdit eden yapısal bir dönüşüme işaret etmektedir.

Bugün karşımızdaki tablo son derece açıktır

  • GSYH içindeki ilaç harcaması payı, bilinçli ve sistemli biçimde aşağı çekiliyor.
  • Yüksek maliyetli ilaçların hastanelere kaydırılması, toplum eczanelerini adeta ‘konvansiyonel ilaç temin noktasına’ indiriyor.
  • İlaç ekonomisi üzerindeki kamu kontrolü giderek sertleşirken, bu sürece karşı eczacılar, Eczacı Odaları ve Türk Eczacıları Birliği dışında sektörün diğer paydaşlarından kayda değer bir itiraz görülmüyor.
  • Ruhsat devirleri, istihdam sorunları, dijitalleşme baskısı ve diğer yapısal kırılganlıklar ise mesleğin geleceğini daha da belirsiz hâle getiriyor.
  • Meslek, bilimsel nitelikler yerine; ekonomik sürdürülebilirlik, mevzuat düzenlemeleri ve idari kararların zamanlamasına bağlı bir zeminde var olmaya çalışıyor.

Tüm bu tablo, yalnızca bir “tasarruf politikası” ile açıklanamaz. Karşımızda, sağlık sisteminin önceliklerinin baştan aşağı yeniden tanımlandığı, bilinçli bir politika değişikliği söz konusudur.

Mevcut Model Sürdürülebilir Değil

Sahadaki gerçek açıktır: Bugünkü geri ödeme ve fiyatlandırma sistemiyle toplum eczacılığının uzun vadede ayakta kalması mümkün değildir.

Gelir yapısının neredeyse tamamen ilaç fiyatına endekslenmiş olması, eczacıları ekonomik bir çıkmaza sürüklerken mesleki gelişimin ve hizmet çeşitliliğinin önünü tıkamaktadır. Bunun doğal sonucu olarak Türkiye’de eczacı istihdam seviyesi Avrupa ortalamasının gerisinde kalmakta, eczane başına düşen eczacı sayısı ise 1,1’in üzerine çıkamamaktadır.

İhtiyaç: Yeni Bir İlaç Fiyatlandırma Modelinin ötesinde Yeni Bir Eczacılık Modeli

Bugün gelinen nokta, ekonomik sorunların yalnızca ilaç fiyatlandırma ve geri ödeme mekanizmalarında yapılacak düzenlemelerle çözülemeyeceğini, bu düzenlemelerin gerekli olmakla birlikte tek başına yeterli olmadığını açıkça göstermektedir.

Asıl ihtiyaç; kapsayıcı, güçlü, etik ilkeler çerçevesinde şekillenen, çağın gereklerine uyumlu, toplum sağlığını, bilimsel yenilikleri ve stratejik sağlık planlamasını merkeze alan yeni bir eczacılık modelidir.

Bu model;

  • Eczacının emeğini ve mesleki değerini koruyan,
  • Mesleğin ekonomik altyapısını yalnızca ilaç fiyatına bağımlı dar bir çerçeveden çıkararak hizmete, bilgiye ve uzmanlığa dayalı bir yapıya dönüştüren,
  • Eczacıyı yalnızca ilacı temin eden bir sağlık personeli değil, sağlığı yöneten bir sağlık profesyoneli olarak konumlandıran,
  • Hastanın ilaca erişimini güvence altına alan ve Kamu sağlık bütçesini de sürdürülebilir kılan,
  • Yalnızca 31000 eczaneyi değil, 60000 eczacının tamamını kapsayan,
  • “Yeni İlaç Başlangıç Danışmanlığı”, “Tedaviye Uyum Takibi”, “Polifarmasi Yönetimi”, “Aşı Uygulamaları”, “Koruyucu Sağlık Uygulamaları” vb. bilimsel temelli ek hizmetlerin, eczacının görev tanımına entegre edildiği,
  • Bu hizmetlerin, ölçülebilir çıktılar üreten profesyonel sağlık müdahaleleri olarak kabul edildiği ve eczacının sunduğu bu hizmetler karşılığında “Farmasötik Hizmet Bedeli”nin hayata geçirildiği,
  • Etkin, güncel ve sürekli eğitim alan eczacıların sahada gerçek ve ölçülebilir katma değer yarattığı,
  • Sadece toplum eczanelerinde değil, hastanelerde, kliniklerde, radyoloji, toplum sağlığı ve diyaliz merkezlerinde, afet alanlarında, spor kulüplerinde, akademide ve endüstride; kısacası ilacın olduğu her alanda aktif rol alan eczacıların mesleki varlığını güçlendiren,
  • Aynı zamanda sağlık hizmetinin kalitesini yukarı taşıyan kapsayıcı bir model olmalıdır.

Günümüzde birçok ülkede eczacılık hizmetleri, ilacın teminiyle sınırlı bir faaliyet alanı olmaktan çıkarak; eczacının mesleki bilgi ve uzmanlığını merkeze alan, tanımlı ve ölçülebilir hizmet modelleri çerçevesinde, geri ödeme mekanizmalarıyla sağlık sistemlerine entegre edilmektedir. Bu modeller sayesinde hasta memnuniyeti artmakta, eczacıların koruyucu sağlık hizmetlerindeki rolü güçlenmekte ve sağlık harcamalarının etkin biçimde kontrol altına alınmasına katkı sağlanmaktadır.

Sağlıkta Yaşanan Dijitalleşmeden Kaçamayız

Eczacılığın bu dönüşüm süreci içerisinde göz ardı edilemeyecek en temel başlıklardan biri de dijitalleşmedir. Dünya genelinde sağlık sistemleri hızla dijitalleşmekte; yapay zekâ, uzaktan sağlık ve izlem sistemleri, kişiselleştirilmiş tedaviler ve dijital sağlık uygulamaları artık geleceğin değil, bugünün gerçeği olarak karşımızda durmaktadır.

Eczacılar, ilaç yönetimindeki bilimsel disiplinini; dijital tedavi uygulamalarının, klinik karar destek yazılımlarının ve kişiselleştirilmiş tedavi araçlarının yönetimine de taşıyabilir.

Eczacılar olarak dünyada hızla yaşanan dijital dönüşümden kaçamayız. Ancak, asla bu dönüşüme de teslim olmamalıyız. Mesleğimizin köklü değerlerinden, bilimsel ve etik ilkelerimizden ve örgütlü yapımızdan aldığımız güçle, ülkemizin sağlık ihtiyaçlarına ve toplumsal gerçekliğine uygun, bize özgü yeni bir eczacılık modelini inşa edebilecek kapasiteye sahibiz.

Bu vizyon, yalnızca eczacılık mesleği için değil; güçlü, sürdürülebilir ve toplumun her kesimine dokunan bir sağlık sistemi için de yeni bir yol haritası sunacaktır.

Sonuç: Çark Kimin Elinde Dönerse Gelecek Ona Aittir

Bugün eczacılık mesleği, dönüşen bir çarkın tam ortasında durmaktadır. Bu çarkın yönünü ya kendi irademizle belirleyeceğiz ya da sistemin bizi savurduğu yere razı olacağız.

Bu nedenle, eczacılık mesleğindeki dönüşüm ihtiyacı tek bir döneme ya da tek bir yönetime indirgenemeyecek kadar kapsamlıdır. Nitekim İFK değişiklikleri de dâhil olmak üzere bugüne kadar elde edilen önemli kazanımlar, ortak bir irade ve uzun soluklu bir mücadelenin ürünüdür.

Ülkemizin köklü ve saygın sağlık mesleklerinden biri olan eczacılığın geleceğe taşınması; dönemlerin, kişilerin ve yönetimlerin ötesinde, cesur bir vizyon, güçlü bir örgütsel birlik ve bilimsel temele dayanan politikalar ile mümkün olacaktır.



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat