Ne kadar güzelleşiyorum eskidikçe…
Halbuki nice deprem gördüm. Nice savaş... Kimi çevremde kimi içimde... Camlarımı kıranların can verirken nasıl inlediğini, çatlak duvarlarımı fırsat bilenlerin kapımdan bile geçemediğini, istifçi ruhların katlarımda gezindiğini biliyorum yüzyıllardır. Öte yandan bir gecelik uyku için sığınanları, tırabzanlarına tutundukları merdivenimin renkli rüyalar boşluğuna yalnızlıklarını saklayanları biliyorum ve itiraf ediyorum seviyorum aslında onları gideceklerini bilsem de.
Nemli koridorlarımı sırf iş olsun diye arşınlayanları mı istersiniz, yüz ayrı çehreyle yüz odama yerleşenleri mi? Unuttukları notlardan roman bile yazabilirdim. Ucuz olurdu çoğu ama bazıları? Çocuk hayaletlerimin yardımıyla sakladım onları taş duvarlarımın gizli haznesine. Doldurdukları boşluk tam gelmiş olacak ki yerleşince yüzyıllık duvarımın taşları, tavanımdan fışkırırdı günah kahkahalarım. Yarı tuzlu yarı hazlı… Bir hazlı taşın tüm duvarı ısıttığını öğrendim geçen yüzyıl ve hayaletlerin ağlayabildiğini. Duvarımdaki aynalarla cebir hesabı bile yaptım. Ve kazıdım taşlı hazzıma;
“Basit bir çarpımdı hayat,
Gerçek x Ayna = Bir
Etkisizi bendeniz
Yutan eleman, kibir”
Soğumadım.
Taşlaşan kalplere inat taş duvarlarımın sıcak yüzleriyle öpüşenler de oldu, onların altında kalmaktan korkup kaçanlar da… En komiği bunlardı zaten, korkak restorasyon ve güçlendirme ekipleri. Dar sokağıma bin bir zorlukla girmiş, çıkmaya çalışırken yaptığı ne varsa yıkan yapay afetler silsilesi… Gülemedim.
Gözyaşımdan damıttığım rutubetimle boğulanlarla, yapıcı yıkım ekipleri çok kavga etti kapımda. Sele kapılan şapkaları takıp başıma, bekledim gitmelerini. “Kalan”ı oldum ihtiraslarıyla ruhumu parselleyenlerin. Kalan bırakılansa bazanın altında dokunulmayan, giden bırakandır sandıkta sakladığı geçmişini. Kalan yitendir, giden en baştan başlayan. Öğrendim, yittikçe güzelleşen bendim.
Güneşe dokundum oluklarımdan akan mum eriyiklerini düşünmeden. O güneş ki en parlak silgiydi hataları temizleyen. Doğudan batıya gittikçe artıkları dökülürdü çatımın verevinden. Kiremit damlı yalnızlıklar çizerdim boynuma asıp şehrin tüm uykusunun ikiye böldüğü silgimle. Kurudum.
Kimi için yoktum
Kimi için boştum.
Gerçek mi?
Tutunduğum boşluğun tanrıçasıydı, topuğumdan vurduğum...
Boş sözler hepsi.
Kimim ki ben, eskimiş bir binadan başka?
Her taşım için yüzyıllara borçluyum.
Yaz deftere Akileus...
Gaye •