İEİS Genel Sekreteri Savaş Malkoç’ tan çok önemli açıklamalar…

“Türk İlaç Endüstrisinin devamlılığı ve geleceği tehdit altında…”

“İlaç Endüstrimiz iyice çözümsüz noktaya geldi…”

“Yunanistan’ da 10 Avro olan ilaç Türkiye’ de 1.23 Avro…”

“Yıl içinde birden fazla kur güncellemesi yapılmalı…”

“Türkiye’ de ilaç fiyatları hammadde aldığımız Hindistan’ dan bile daha düşük seviyede…”

İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) Genel Sekreteri Savaş Malkoç, İlaç Endüstrisinin yaşadığı sorunları anlatarak, “endüstrimizin geleceği ve devamlılığı tehdit altında” dedi.

İlaç Endüstrisi İşverenler Sendikası (İEİS) Genel Sekreteri Savaş Malkoç’ un winally.com a yaptığı açıklamaları alıntılayarak yayımlıyoruz:

“2020 yılında Covid-19 pandemisinin zorlu koşulları sebebiyle ilaç arzında sorun

yaşanmaması için canla başla mücadele veren ilaç endüstrimiz için 2021 yılı da,

özellikle yılın son çeyreğinde hem global hem de yerel anlamda yaşanan

maliyet artışlarının ağır baskısı nedeniyle zor bir yıl oldu.

Tüm dünyada pandemi nedeniyle yaşanan parasal genişleme sonucu ortaya çıkan

enflasyonist baskı, enerji fiyatlarındaki artış, döviz kuru oynaklığının tarihi seviyelere

yükselmesi, ilaç aktif maddesi, yardımcı maddeler, ambalaj malzemeleri ve

taşımacılık fiyatlarındaki artışlar endüstrimizin maliyetlerini çok ciddi oranlarda

artırdı.

Seneye zaten 2020 yılında yaşadığı büyük hacimsel pazar daralmasıyla giren

endüstrimizde; öngörülemez söz konusu maliyet artışları, uzun yıllardır devam

eden maliyet odaklı fiyat politikası, ruhsat süreçlerinde süregelen tıkanıklık,

endüstrimize büyük ivme kazandıran yerelleşme uygulamasının durdurulmuş olması

gibi acil çözüm bekleyen sorunlarımızın da etkisiyle makro göstergeler

olumlu yönde ilerlemedi.

2021 yılı sonunda Türkiye ilaç pazarı, kutu bazında %3 büyümeyle yaklaşık

2,3 milyar kutuya ulaşarak ancak 2017 yılındaki seviyesini yakalayabildi.

İlaç üretiminde son 4 yılın en kötü performansı görüldü.

2020 yılı geneline bakıldığında ilaç endüstrisi üretim anlamında hem genel imalat

hem de kimya sanayine göre daha iyi bir performans göstermişti. Nitekim, yıllık

bazda bir önceki yıla göre imalat sanayi üretimi %1,8, kimya sektörü üretimi %6,1

artış gösterirken ilaç sanayi üretimi %8,8 oranında artış göstermişti.

Buna karşılık, 2021 yılının ilk 10 ayına bakıldığında imalat sanayi üretimi

%19,6, kimya sektörü üretimi %22,9 artış gösterirken ilaç sanayi üretimi

sadece %2,7 oranında artış gösterdi.

5 yıldır istikrarlı artış trendi içinde olan ilaç ihracatımız da 2021 yılında

maalesef durağan bir pozisyona girdi. İhracatımız 2018 yılından beri son derece

parlak bir dönem yaşıyordu. İlaç endüstrimizin ihracat artışı Türkiye ortalamasının

üzerinde gerçekleşiyordu. Nitekim, 2020 yılında ilaç ihracatımız yüzde 27’nin

üzerinde bir artışla 1,84 milyar dolara ulaşmıştı. Yine 2020 yılında, ihracatımızın ilaç

hammaddeleri ithalatını karşılama oranı 2020 yılında yüzde 219 gibi rekor bir

düzeydeydi.

Ancak bu başarılı tablonun ardından 2021 yılında ihracatımız oldukça düşük bir artış

gösterdi. Yılın ilk 10 ayında, %34 büyüyen Türkiye ihracatı yanında sadece

%1,2’lik bir büyüme gerçekleştirdiği görüldü.

İlaç ihracatımızın yeniden son yıllardaki performansına ulaşması adına, Sendika ve

2012 yılında kurduğumuz Türkiye İlaç İhracatçıları Platformu olarak gayretle

çalışıyoruz. İlaveten bu alandaki gerilemenin temel nedenleri olan fiyat, ruhsat, geri

ödeme alanlarında endüstrimizin gelişiminin önünü kesen sorunların giderilmesi için

yoğun girişimlerimizi sürdürüyoruz.

Bildiğiniz gibi endüstrimizin en kritik ve kronik sorunu ilaç kuru konusu. Çok

uzun yıllardır endüstri olarak fiyat baskısıyla karşı karşıyayız ve kamu otoritelerimizin

ilaç harcamalarından tasarruf etmek için gösterdiği çabaya çok büyük

fedakarlıklarla katkı sağlıyoruz. Ancak geldiğimiz noktada, bütün gayretlerimize

rağmen, sektörümüzün gücünün son raddeye vardığını söylemeliyiz.

Bugüne kadar endüstri olarak mevzuattan doğan hakkımızın altında kur

artışlarına razı olduk. 2021 yılında da, sabit Avro kuru artış oranı %26,5

olması gerekirken %20 artışı kabul ettik. Böylece ilaç fiyatlarının

hesaplanmasında kullanılacak kur 4,57 TL oldu. O tarihte söz konusu kur,

güncel Avro kurunun %54,5’ine tekabül ediyordu. Döviz kurlarında yaşanan

ani ve sert yükselişle bugün geldiğimiz noktada ise ilaç kuru, güncel piyasa

Avro kuru olan 16,52 TL’nin %27,7’sine kadar inmiş durumda.

Bugün ülkemizde ilaç fiyatları sadece referans aldığımız Avrupa ülkelerinden değil,

hammadde ithal ettiğimiz Hindistan’dan bile daha düşük seviyede. Örneğin

Yunanistan’da 10 Avro olan bir ilacın Türkiye’deki eşdeğerinin fiyatı; önce

uygulanan fiyat politikası nedeniyle %40 iskontoya tabi tutulmakta, sonrasında 2021

yılı için 4,57 TL olan sabit Avro kuru ile çarpılmakta ve ortaya çıkan rakam üzerinden

bir de %28’lik SGK iskontosu yapılarak, yaklaşık 1,23 Avro’ya kadar düşüyor.

Var olan bu sorunun üzerine bir de daha önce de dile getirdiğim birçok

maliyet kaleminde yaşanan yüksek oranlı maliyet artışları da eklenince

durum endüstrimiz için iyice çözümsüz noktaya geldi. Nitekim, ilaç

sektörümüzün maruz kaldığı maliyet artış oranları Ocak-Kasım dönemindeki

%54,6’lık Yİ-ÜFE oranının çok üzerinde gerçekleşti. Birkaç örnek vermek gerekirse,

bu yıl içerisindeki ortalama maliyet artışları ilaç etkin maddesinde %99; yardımcı

maddede %118; enerjide %90,4; taşımacılıkta %228; ambalaj malzemelerinde ise

%103 oranına ulaştı.

İlaç endüstri gibi toplum sağlığı ve ülkemiz ekonomisi için stratejik önemdeki bir

sektörü sadece bir maliyet unsuru olarak algılayan söz konusu yaklaşım, ileri

teknolojiye dayanan, sürekli yatırım ve Ar-Ge harcaması yapmak zorunda olan,

girdilerinin önemli bir bölümünü ithal eden ve bunu cari kurla yapması gereken Türk

ilaç endüstrisinin devamlılığını ve geleceğini tehdit eder hale getirmiş

durumda. Sürdürülebilirliğin garantisinin olmadığı bu zorlu ve öngörülemez ortam

yerli ve yabancı tüm oyuncuların yatırım kararlarını güçleştiriyor.

2022 yılı ve sonrası için, sektör olarak beklentimiz ilaç kuru belirlenirken

mevzuatın birebir uygulanmasıdır. Ayrıca güncel piyasa kur oynaklığının tarihi

düzeylerde olduğu içinden geçtiğimiz süreçte ilaç kurunun Şubat ayı beklenmeden

açıklanarak uygulamaya alınması, ilaveten kur değişimine göre yıl içinde birden

fazla güncelleme yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

Kaldı ki bu durum bile, sektörün yıl içinde yaşanması muhtemel kur

artışlarından zarar görmesine engel olamayacaktır. Zira, ilaç kuru her durumda

içinde bulunulan yılın değil bir önceki yılın kur ortalamasına göre belirlenmekte; bu

ise sektörün cari yılda yaşanacak kur riskine karşı tamamen korumasız kalmasına

neden olmaktadır.

İlaç geri ödeme sürecindeki fiyat odaklı uygulama ve tedbirler de endüstrimiz

üzerinde sürekli fiyat baskısı oluşturan bir diğer önemli sorun. Kamu maliyesi

üzerindeki ilaç yükünün azaltılması bakış açısıyla şekillenen uygulamalar özellikle

yerli üretim yapan firmalarımızın pazarda tutunmaları, Ar-Ge harcamalarını

artırmaları, yeni ürünleri pazara sunmaları ve yeni yatırım yapmaları önünde büyük

bir finansal engel oluşturuyor. Bunun yanında geri ödeme süreçlerinde yaşanan

gecikmeler toplum sağlığı açısından risk oluşturabilmekte ve sektörümüze ciddi

maliyetler getirmektedir. Umut ediyoruz ki bu alandaki sorunlarımız en hızlı ve etkili

şekilde çözüme kavuşturulur.

2022 yılında bir diğer beklentimiz 2 senedir devam eden ilaç ruhsat

süreçlerindeki tıkanıklığın çözüme kavuşturulmasıdır. 2020 yılında, önce bu

alanda çalışan komisyonların oluşturulmasındaki gecikmeler ardından bu

komisyonların hızlı ve etkin biçimde devreye alınamaması nedenleriyle endüstride

ruhsat süreci durma noktasına gelmiş durumda. Öyle ki, 2020 öncesinde yıllık

ortalama 740’ı aşan ruhsat sayısı, 2020 yılında 191’e düştü.

2021 yılı özellikle son çeyreğinde bu alanda TİTCK tarafından atılan adımları

memnuniyetle karşılamakla birlikte birikmiş sorunun tam anlamıyla çözüldüğünü

söylemek için henüz erken. Son çıkan ruhsatlandırma yönetmeliğinin bu alanda

başlayan normalleşme süreçlerine katkı yapmasını bekliyoruz.

Bir diğer çok önemli konumuz sadece ülkemizde değil tüm dünyada ilaç endüstrisinin

en önemli trendlerinden birisi olan biyoteknolojik ilaçlar. Bu kapsamda hem İEİS

hem de 2016 yılında kurduğumuz Türkiye Biyoteknolojik ve Biyolojik İlaçlar

Platformu olarak bu sene de bu alanda yoğun çalışmalar gerçekleştirdik.

Ülkemiz ilaç pazarında bulunan biyoteknolojik ilaçların tamamına yakınını

ithal ediyoruz. Ülkemizde bu ilaçların geliştirilmesi ve üretimi; endüstrimizin

rekabet gücü, ülkemiz ekonomisi ve hastalarımızın her ilaca erişimi açısından çok

önemli. Bu kapsamda endüstri olarak bu alanı stratejik önceliğimiz olarak

konumlandırmış durumdayız ve çok yüksek hacimli yatırımlar yapıyoruz.

Uzun yıllardır ülkemiz koşullarına özgü bir ruhsat mevzuatının oluşturulmasının

ülkemizde biyobenzer ilaçların geliştirilmesi ve üretilmesini sağlamak için en

önemli öncelik olduğunu dile getiriyorduk. Bu sene endüstrimiz adına bu alanda son

derece önemli ve olumlu gelişmeler yaşandı. Yoğun çabalarımızın neticesinde, genel

bakış açısı Sendikamızın aktardığı görüşleri yansıtır nitelikte olan “Biyobenzer

Ürünler Hakkında Kılavuz” Eylül yayınlandı. Yoğun çalışmalarımız sonuç verdiği

için sektörümüz adına memnuniyet duyuyoruz. Ancak mevzuat kadar uygulamalar da

önem taşıyor. Bundan sonraki uygulamalar ve alt kılavuzların da sektörümüzün

gelişimine ve ülkemizin bu alanda kendine yeterli olma stratejisine uygun olması için

çabalarımıza devam edeceğiz.

Bunun yanında biyobenzer ilaçların geri ödeme konusunda desteklenmesi

ve pozitif ayrımcılığa tabi tutulması gerekiyor. Bu ürünlerin geri ödemeye hızla

girerek tedaviye alternatif sağlaması çok önemli.

Bir başka önemli beklentimiz ise teşviklerin değişen koşullara ve endüstrinin

ihtiyaçlarına uyumlu hale getirilmesi. Bugüne kadar verilen yatırım teşvikleriyle

ciddi yatırımlar yaptık. Bundan sonrası için beklentimiz, vergisel teşviklerin yanında,

özellikle biyoteknoloji alanı başta olmak üzere nakit finansal desteklerin de

sağlanmasıdır.

İEİS olarak endüstrimiz için ana hedefimiz; savunma sanayinde uygulanan başarılı

yerelleşme modelini ilaç sektöründe de uygulayarak, ülkemizi önce bölgesel sonra da

küresel bir ilaç üretim ve ihracat üssü konumuna getirmek.

İlaç endüstrimiz; güçlü yatırımları, endüstride faaliyet gösteren yaklaşık 680

kuruluş, uluslararası standartlardaki 103 ilaç, 11 hammadde üretim tesisi,

37 Ar-Ge merkezi, 42.000 nitelikli çalışanıyla bu hedefe ulaşmak için gerekli

potansiyele ve üretim gücüne sahip. Yüzyılı aşkın deneyimimiz, birikimimiz ve milli

üretim gücümüzü destekleyen politikalarla endüstrimizin küresel rekabette iddialı bir

oyuncu olma hedefinin önünde hiçbir engel olmadığına inanıyoruz.

Dolayısıyla endüstrimizin gündeminde ilk sıralarda yer alan konulardan birisi de yurt

içi üretim. Bu kapsamda bildiğiniz gibi Sağlık Bakanlığımızın önderliğinde 2016 yılında

hayata geçirilen ilaçta yerelleşme uygulamasını en başından itibaren tüm

gücümüzle desteklemekteyiz.

5 fazdan oluşan uygulamanın 1. ve 2. fazları 2016-2018 yılları arasında başarıyla

tamamlandı. Bu süreçte söz konusu politikanın ilaç endüstrisine olumlu etkileri de

kısa sürede ortaya çıktı. Nitekim, uygulamayla birlikte yurt içi ilaç üretiminde belirgin

bir büyüme oldu, yeni üretim tesisleri ve firmalar sektöre girdi, üretim tesislerindeki

atıl kapasite kullanıma kazandırıldı. Bu süreçte yurt içinde üretilen ilaçlar

değerde payını ilk kez yüzde 50’nin üzerine çıkardı. Kutu ölçeğinde ise bu

oran yüzde 79’lardan yüzde 88’lere ulaştı. Sanayi üretim endeksi verilerine

göre, 2015-2020 yılları arası dönemde imalat sektöründe üretim yüzde 15,4

büyürken ilaç sektöründe üretim yüzde 52,4 arttı.

Yine bu sayede üretim teknolojileri gelişmeye başladı, yatırımlar ve istihdam artış

trendine girdi. İlaç sektöründe son 6 senede toplam 20 milyar TL tutarında

sabit yatırım teşviki alındı. Bu yatırımlarla 9.315 kişiye yeni istihdam sağlanacağı

öngörüldü.

Süreçte bu gelişmelerin etkisiyle ithal ettiğimiz ürünlerin üretimine de başlandı.

Ayrıca uygulama kapsamında çok uluslu firmalar sadece Türkiye için değil, diğer

pazarlar için de üretici firmalarımızla anlaşmalar yaptı. Dolayısıyla uygulamayla hem

ithalatımızdaki artış azaldı hem de ihracatımız artış gösterdi. Bu çift yönlü etki dış

ticaret verilerimize son derece olumlu yansıdı.

Ancak ne yazık ki sonraki süreçte, Avrupa Birliği’nin Dünya Ticaret Örgütü

nezdindeki şikayeti sebebiyle, uygulama diğer fazlara geçilemeden ve

başarıyla uygulamaya geçirilmiş olan fazları da içerecek şekilde

durduruldu. Panel sürecinde Sendikamız tarafından devletimize tam destek

verilerek, tüm toplantılarda uygulamanın ülkemizin taraf olduğu uluslararası karar ve

sözleşmelere aykırılık teşkil etmediği görüşü ifade edildi.

Memnuniyetle belirtmek isteriz ki, kamu otoritelerimizin ve özel sektörün

yoğun çabaları sonucunda yakın zamanda uygulamanın yeniden başlatılması

yönünde karar alındı. Beklentimiz sürecin kararlılıkla sürdürülmesi ve

kaybedilen zamanı telafi etmek üzere hızlandırılmasıdır. Uygulamada olduğu süreçte

endüstrimizin gelişimine ve ülke ekonomisine olumlu etkileri göz önüne alınırsa söz

konusu politikanın önümüzdeki süreçte, ülkemizin yerli ve milli sanayi hamlesine

önemli katkı sağlayacağına; üretim, istihdam, ihracatın artırılması ve cari açığın

azaltılması yönünde etkin sonuçlarını çok kısa sürede göreceğimize ve 2021 yılında

gördüğümüz olumsuz tablonun değişeceğine inancımız tam.

Toplum sağlığı ve ülke ekonomimiz açısından kritik önemdeki sektörümüze verilecek

stratejik destekle, Türk ilaç endüstrisi küresel çapta bir güce ulaşacaktır.

Kamu ve özel sektörün ortak çabasıyla, endüstrimize kaldıraç olacak

dengeleyici politikaları, çözümleri üretir ve hızla uygulamaya koyarsak

sektörümüzün; yatırımları hız kazanacak, Ar-Ge’ye daha fazla kaynak

ayıran, Ar-Ge yetkinliğini artırmış, hatta kendi molekülünü geliştirmiş,

biyoteknoloji alanında güçlü, ithalata bağımlı olmayan, daha fazla ihracat

yapan bir endüstriye hızla dönüşecektir.”

Kaynak- https://www.winally.com/2021/12/2021-yili-ilac-endustrisi-degerlendirmesi-2022-yili-beklentileri/



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat