"Eczacı kooperatifleri eczacılar için son derece önemli yapılar olup Başkanlar Danışma Kurulunda oda yöneticilerinin önünde tartışılacak kurumlar değildir"

"Sayın Erdoğan Çolak; kapı arkalarında herkes tarafından Başkanlık Divanı başta olmak üzere bazı Merkez Heyeti üyeleri ile birlikte bazı Eczacı Odası Başkanlarının milletvekili aday adayı olacağı net bir biçimde ifade edilirken bu hususta tek bir söz bile etmedi"

"Milletvekili olacakların bugünden istifa etmelerinin doğru olacağını dile getirdim. Ve böyle bir niyeti olanlar varsa bilelim, biz de kendilerini destekleyelim"

"Eczacının sadece izleyici konumunda kaldığı, bizlere geleceğimizi tartışma olanağı verilmeyen, AKP iktidarına şirin görünmeyi hedefleyen anlayışı protesto ettiğim için kongreye gitmedim. Ancak Türk Eczacıları Birliği’nin hükmi şahsiyetine olan saygımız gereği Yönetim Kurulumuz Odamızı temsilen 10. Türkiye Eczacılık Kongresine katıldı"

"İstanbul Eczacı Odası’nın Türk Eczacıları Birliği’nden bilgi talep etmesi mümkün değildi. Çünkü Başkanlığını yaptığı Merkez Heyeti TEB çalışanlarına İstanbul Eczacı Odası’na bilgi aktarılmasını yasaklamıştı"

"Toplantının diğer gündem maddesini oluşturan kooperatiflerin hizmet verdiği bölgelerde üye sayısının artırılmasının koşulu, kooperatiflerin birbirlerinin hizmet alanlarına girmeleri ve şube açmaları asla olmamalıdır. Böyle bir uygulama kooperatifler arasında amansız bir rekabet doğurur ve bu rekabetin sonunda kooperatifçilik hareketi ağır yara alır. Böyle bir rekabet İstanbul’da yaşanmış ve süreç AYEK’in batması ile sonuçlanmıştır"



İstanbul Eczacı Odası Başkanı Ecz. Semih GÜNGÖR’ ün yazısının tam metnini aşağıda yayınlıyoruz:

 

Adana’da Söyleyemediklerimiz

22.11.2010 -- 17:25

Her bölgelerarası toplantının son konuşma hakkı TEB Başkanınındır. Toplantının son günü söz alan Başkan, bölgelerarası toplantıda kürsü alıp konuşma yapanlara cevap verir. Sayın Başkan dilediği gibi konuşur, istediği konulara değinir, konuşmacılara yönelik eleştiriler yapar, bazen de gerçekle bağdaşmayan açıklamalarda bulunur. Bölgelerarası toplantıların geleneğinde Başkanın konuşmasına cevap hakkı bulunmadığından, Sayın TEB Başkanımız ne söylerse yanına kâr kalır. Bu durum toplantıda söz alıp konuşan Oda Başkanı ve delegelerin kaderidir.

Ancak bu tip toplantılar için farklı bir format yaratmak da çok zordur. En az 30 kişinin söz aldığı bir toplantının sonunda yapılan kapanış konuşmasının ardından cevap hakkı doğan herkes tekrar kürsü almaya kalktığında o toplantıyı bitirmek mümkün olmaz. Hal böyle olunca da kapanış konuşmasının neredeyse tamamına yakınını İstanbul Eczacı Odası’na ayıran Sayın Başkana cevabımızı ancak bu köşeden verebiliyoruz.

Sayın Erdoğan Çolak konuşmasının giriş bölümünde konuyu bölgelerarası toplantının açılış günü akşamı yapılan ve kooperatiflerin gündem edildiği toplantıya getirerek, o toplantıda söz almamamı ancak ertesi gün kürsü aldığımda konuşmamın önemli bir bölümünü kooperatiflerin tartışıldığı toplantıya ayırmamı eleştirdi.

Başkanlar Danışma Kurulu Toplantısında söz almadım. Gündemi kooperatifler olan ve TEKB ile kooperatiflerin başkan ve yöneticilerinin katıldığı bir toplantıda konuşma yapmayacağımı TEB yöneticilerine iletmiş ve gündemi kooperatifler olan bir Başkanlar Danışma Kurulunu uygun bulmadığımı belirtmiştim. Başkanlar Danışma Kurulu toplantıları TEB Merkez Heyeti’nin belirlediği bir gündemle yapılır ve toplantı sonunda gündemle ilgili karar alınır.

Eczacı kooperatifleri eczacılar için son derece önemli yapılar olup Başkanlar Danışma Kurulunda oda yöneticilerinin önünde tartışılacak kurumlar değildir.

Kaldı ki her birinin yaptığı icraatlar ile ilgili karar almakla yükümlü olan yönetim kurulları vardır ve sorunlar bu kurullarda görüşülüp karar altına alınır.

Alınan kararların hesabını da kooperatif yönetimleri üyelerine verirler.

Türk Eczacıları Birliği, Eczacı Odalarının başkan ve yöneticileri ile Kooperatif yöneticilerinin katılacağı toplantılar düzenleyebilir. Ancak bu toplantıların formatı Başkanlar Danışma Kurulu olamaz. Bölgelerarası toplantı öncesi yapılan Başkanlar Danışma Kurulu toplantısında gündem, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi Eczacı Odalarının bölgelerinde Ecza Kooperatifi kurulma talepleri ve var olan kooperatiflerin hizmet verdikleri bölgelerde üye sayısını nasıl artırılabilecekleri idi.

Görüşülmesi talep edilen her iki gündemle ilgili Oda başkanlarının karar alması söz konusu olamazdı. Bu konuları kooperatif yönetimlerinin kendi içlerinde tartışıp karar vererek uygulamaları, doğru olan yöntemdi. Biz Eczacı Odası Başkanları olarak bu konularla ilgili düzenlenecek bir toplantıda sadece önerilerde bulunabilirdik. Bu yöntem tercih edilmediği için Başkanlar Danışma Kurulunda konuşmadım. Ancak bu toplantının ardından ertesi gün Adana’da başlayan ve Eczacı Odalarının yöneticilerinin, delegelerinin ve üyelerinin katıldığı bölgelerarası toplantıda, Başkanlar Danışma Kurulu gündemi ile ilgili görüş ve önerilerimi Sayın TEB Başkanının iddia ettiği gibi konuşmamın büyük bir kısmını kapsayacak şekilde değil, kısaca iki ana başlık halinde ifade ettim.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yeni bir kooperatif kurulması önemli bir maliyet gerektiren ve belli sayıda üyenin özverili katkıları ile hayata geçebilecek bir projedir. Bu bölgeye kooperatif kurulabilmesi için Türk Eczacıları Birliği’nin ekonomik katkısı gerekmektedir ve buna TEB Merkez Heyeti karar verecektir. Ancak benim düşüncem bu bölgede yeni bir kooperatif kurulması yerine daha doğru bir yöntem olan mevcut kooperatiflerden birinin bölgede şube açması olacaktır. Burada da görev bu bölgeye halen hizmet götüren İstanbul Eczacılar Kooperatifi’ne düşmektedir. Ancak bunun gerçekleşmesi için kararı verecek olan İst. Ecza Koop. Yönetim Kuruludur. Kooperatifin ekonomik göstergeleri böyle bir yatırım için uygunsa ve bölge eczacıları istenen şartları yerine getirmeye hazırsa bölgeye şube açmalıdır diye düşünüyorum.

Toplantının diğer gündem maddesini oluşturan kooperatiflerin hizmet verdiği bölgelerde üye sayısının artırılmasının koşulu, kooperatiflerin birbirlerinin hizmet alanlarına girmeleri ve şube açmaları asla olmamalıdır. Böyle bir uygulama kooperatifler arasında amansız bir rekabet doğurur ve bu rekabetin sonunda kooperatifçilik hareketi ağır yara alır. Böyle bir rekabet İstanbul’da yaşanmış ve süreç AYEK’in batması ile sonuçlanmıştır. AYEK’in batmasının ardından bölgedeki eczacıların kooperatiflere karşı sergilediği mesafeli yaklaşım bugün bile tam olarak ortadan kaldırılamamıştır. Kooperatifler birbirleri ile rekabet ederek üye sayısını artıramazlar, tam tersine pazar kaybederler. Yapılması gereken uzun ve sabırlı bir çalışma ile eczacılar arasında kooperatif bilincini geliştirmektir.

Bölgelerarası toplantıda kooperatifler ile ilgili söylediklerim bunlardan ibarettir.

Sayın Başkanımız konuşması esnasında benim kendisi tarafından yapılan açılış konuşmasını izlemeden Türk Eczacıları Birliği Merkez Heyeti çalışmaları hakkında eleştirilerde bulunduğumu ve bu alışkanlığı her toplantıda tekrarladığımı dile getirdi.

Sayın Başkan haklıydı. Açılış konuşmasını izleyemedim. Ancak daha sonra Sayın Genel Sekreterin çalışma raporu sunumunda yer alarak yapılan çalışmalar hakkında bilgi sahibi oldum. Sayın Başkanın açılış konuşmalarını izlememe gibi bir alışkanlığım ise hiç olmadı. Aksine, katıldığım her toplantıda kendisini konuşmasının sonuna kadar izledim. Adana’daki bölgelerarası toplantıda Sayın Başkanın konuşmasını izleyemememin nedeni İstanbul’da sabah bastıran sis ve bu sisin yarattığı hava trafiği karmaşası nedeniyle bizimle birlikte en az dört Eczacı Odası kafilesinin de üç saat rötarlı olarak aynı uçakla Adana’ya gelebilmiş olmamızdı. Sayın Başkan hava durumunu ve uçakların gecikmeli indiğini bilmediği için ne yazık ki gereksiz bir suçlamada bulundu.

Adana’daki bölgelerarası toplantıda yaptığım konuşma sırasında hemofili ve kan ürünü reçete dağıtımları ile ilgili kısa bir sunum yaptım ve bu sunumda reçete dağıtımının her ile yayılması gerekliliğini ortaya koydum.

Sayın Erdoğan Çolak yaptığı kapanış konuşmasında bu sunuma da atıfta bulunarak reçete dağıtımı yapan oda sayıları ile ilgili yanlış bilgiler verdiğimi belirterek "Keşke bizden isteseydiniz. O zaman böyle hata yapmaz, doğru olan bilgileri verirdiniz" dedi.

Sayın Başkan sunumun bütününde anlatılmak istenen ve Merkez Heyetinin büyük bir dikkatle üzerinde durması gereken reçete dağıtım sistemlerini bekleyen tehlikeyi algılayamamış olacak ki sunumdaki bir rakama takılarak bu konuda tek bir söz bile etmedi.

Sayın Başkanın bilmediği çok önemli bir ayrıntı daha vardı. İstanbul Eczacı Odası’nın Türk Eczacıları Birliği’nden bilgi talep etmesi mümkün değildi. Çünkü Başkanlığını yaptığı Merkez Heyeti TEB çalışanlarına İstanbul Eczacı Odası’na bilgi aktarılmasını yasaklamıştı. Birliğin böyle bir karar aldığını yaklaşık yirmi gün önce bir çalışmada kullanmak üzere Türk Eczacıları Birliği’nden Türkiye’deki Eczacılık Fakültelerinin sayısını sorduğumuzda öğrendik. TEB çalışanlarının açıklamalarına göre Türk Eczacıları Birliği’nin önerdiği muhasebe programını üyelerimiz açısından sakıncalı görüp yıllardır kullanmadığımız için cezalandırılmıştık. Sayın Başkan bu karardan haberdar olmadığı için bizi haksız bir biçimde suçladı. Oysa Sayın Başkanın yapması gereken bizi suçlamak yerine alınan karardan haberdar olmak ve böyle bir yönetim ayıbına müdahale etmek olmalıydı.

Sayın TEB Başkanı kapanış konuşmasında Ankara’da düzenlenmiş olan 10. Türkiye Eczacılık Kongresi’ne katılmamış olmama rağmen yaptığım sayfalarca eleştiriden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi.

10. Türkiye Eczacılık Kongresi’ne katılmayacağımı kendilerine bana oturum başkanlığı teklif ettiklerinde bildirdim. Eczacının sadece izleyici konumunda kaldığı, bizlere geleceğimizi tartışma olanağı verilmeyen, AKP iktidarına şirin görünmeyi hedefleyen anlayışı protesto ettiğim için kongreye gitmedim.

Ancak Türk Eczacıları Birliği’nin hükmi şahsiyetine olan saygımız gereği Yönetim Kurulumuz Odamızı temsilen 10. Türkiye Eczacılık Kongresine katıldı.

Genel Sekreterimiz de bize önerilen oturum başkanlığı görevini yerine getirdi. Kongrenin bitiminin ardından Yönetim Kurulumuzdan aldığım detaylı bilgilerin yanı sıra yazılı basın aracılığıyla topladığım bilgilere ve internet üzerinden yapılan canlı yayınlardan derlediklerime kendi yorumumu da katarak hayli uzun bir kongre yazısı hazırladım. Yazdıklarımın her kelimesinin doğru olduğunu biliyorum ve arkasındayım. Eğer yazdıklarım yanlış olsaydı, Sayın Başkan Türkiye Eczacılık Kongresi’ne katılmayışımı değil, yazdıklarımı eleştirirdi.

Sayın Başkanın bir diğer eleştirisi ise bölgelerarası toplantı öncesinde tüm eczacı odalarına ve kooperatiflere gönderdikleri ve uyulmasını istedikleri protokol kurallarını içeren kitapla ilgili söylediklerim hakkındaydı.

Yaptığım konuşmada en az Türk Eczacıları Birliği kadar geçmişi olan ve bugüne kadar hiçbir sorun yaşamadan yüzlerce toplantı, panel ve kongre düzenlemiş Eczacı Odalarına bir Protokol Nizamnamesi göndererek kuralları öğretmeye kalkmanın kurum ciddiyeti ile bağdaşmadığını dile getirmiştim.

Bizlerin devlete bağlı bir kurum olmadığımızı ve kendi protokolümüzü bugüne kadar başarıyla uyguladığımızı belirterek böyle yaklaşımı hak etmediğimizi vurgulamıştım.

TEB Başkanımız konuşmasında böyle bir kitapçığı yollamalarının gerekli olduğunu dile getirerek, "İstanbul Oda Başkanının gönderdiğimiz kitapçığı doğru dürüst okumadığı ortada, çünkü en fazla protokol (ağırlama) hatası İstanbul’da yaşanıyor" şeklinde bir açıklamada bulundu.

İstanbul Eczacı Odası’nın 54 yıllık bir geçmişi var ve meslek adına ürettikleri ile bugüne kadar taraflı tarafsız herkesin saygısını kazanmış olmanın gururunu yaşıyor. İstanbul Eczacı Odası yine bugün itibariyle birçok davetlinin katıldığı çok sayıda kongre, panel ve benzeri toplantıları düzenlemiş ve bu özelliğiyle de övgü almış bir meslek odası. Sayın Başkan bu özelliklerimizi görmezlikten gelerek çok rahat bir şekilde bizleri ve bu Odaya özveriyle hizmet etmiş olan tüm yöneticilerimizi ağırlama adabını bilmemekle suçluyor.

Acaba Sayın Başkan bugüne kadar İstanbul Eczacı Odası’nın protokol konuğu olarak kaç kere ağırlandı ve bir kusur buldu ki böyle bir suçlamada bulunabiliyor?

Sayın Erdoğan Çolak benim Genel Sekreterlik ve Başkanlık görevlerimi sürdürdüğüm süre içerisinde İstanbul’da sadece üç defa protokol konuğu oldu. Bu toplantılardan biri Türk Eczacıları Birliği ile İstanbul Eczacı Odası’nın birlikte düzenlediği 9. Türkiye Eczacılık Kongresi, diğer ikisi ise Kooperatifler Birliği Genel Kurulları idi. Görüldüğü üzere bu toplantılardan birinin ev sahibi bizzat TEB Merkez Heyeti, diğer ikisinin ev sahibi ise TEKB Yönetim Kuruluydu.

Sayın Erdoğan Çolak İstanbul Eczacı Odası’nın düzenlediği hiçbir toplantıya katılmadığı için böyle bir yargıya nasıl varmıştı, anlamak mümkün değil!

İstanbul Eczacı Odası bundan sonra da birçok toplantı düzenleyecek ve çok sayıda protokol mensubu misafirini ağırlayacak. Biz Sayın TEB Başkanımızı da özellikle şimdiden davet ediyoruz. Buyurur gelir, bizleri onurlandırırsa seviniriz. Böylece nasıl bir protokol düzeni uyguladığımızı kendilerine gösterme fırsatını buluruz. Sayın Başkanımız da bu yanlış önyargıdan kurtulmuş olur.

Sayın Başkan kürsüde eleştirileri cevaplarken bazı konulara özellikle değinmedi ve birtakım soruları ise cevapsız bıraktı. Sorduğum bir soru vardı ki; bence mesleğimizin geleceği için son derece kritik bir süreç öncesinde mutlaka kürsüden cevabı verilmeliydi.

TEB Başkanımıza önümüzdeki Haziran ayında ülkede genel seçimler yapılacağını ve bu seçimlerde Merkez Heyeti üyeleri içinde siyasete atılmak ve milletvekili olmak isteyenlerin olabileceğini hatırlatarak, milletvekili aday adayı olacak yöneticilerin seçimlerden üç ay önce görevlerinden istifa etmek zorunda kalacaklarını (yeni yasal düzenleme gereği) söyledim. Böyle bir zorunluluk nedeniyle Türk Eczacıları Birliği’nde oluşacak bir yönetim boşluğunun örgüte büyük zarar vereceğini belirterek, bu düşüncede olan yöneticilerin bugünden istifa etmelerinin doğru olacağını dile getirdim. Ve böyle bir niyeti olanlar varsa bilelim, biz de kendilerini destekleyelim, dedim.

Sayın Erdoğan Çolak; kapı arkalarında herkes tarafından Başkanlık Divanı başta olmak üzere bazı Merkez Heyeti üyeleri ile birlikte bazı Eczacı Odası Başkanlarının milletvekili aday adayı olacağı net bir biçimde ifade edilirken bu hususta tek bir söz bile etmedi. Oysa Başkan olarak kendisine yakışan, böyle kritik bir konuda eczacı kamuoyuna spekülasyonları ortadan kaldıracak net bir açıklama yapması idi, ama ne yazık ki yapamadı!

Adana’daki bölgelerarası toplantı ile ilgili orada söyleyemeyip burada yazılı olarak cevaplama durumda kaldığım konuları sizlerle paylaştım. Aslında bu toplantı ile ilgili söylenecek çok şey var ama diliyorum ki onları da diğer Oda Başkanlarım dile getirir.

İstanbul Eczacı Odası Başkanı
Ecz. Semih Güngör



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat