Diyarbakır Eczacı Odası önceki başkanı Ecz. Sinan Özçelik’ in Forum alanımızda paylaştığı ECZACI KAMUOYUNA başlıklı açıklamasını aşağıda yayınlıyoruz:

ECZACI KAMUOYUNA

11.11.2010 tarihinde beş eczacı odamız yöneticisinin, yönetim kurulumuza vermiş oldukları dilekçe ile görev dağılımımız yeniden yapılmıştır.

Söz konusu dilekçe aynen şu cümlelerden oluşmaktadır: Eczacı Sinan ÖZÇELİK Başkanlığındaki yaklaşık 13 aylık iş ve faaliyetlerimiz, dayanışma ve birliktelik ruhu içinde olmuştur. Ancak; Eczacı Sinan ÖZÇELİK, sorunlara çözüm ve meselelere yaklaşım tarzında gerekenden daha fazla keskin davranmaktadır. Düşüncelerimiz itibarı ile, Eczacı Sinan ÖZÇELİK’ in hızlı çalışma temposuyla paralel çalışamayacağımızı anlamış bulunmaktayız. Bu vesile ile Başkanlık divanındaki görev dağılımının yeniden yapılmasını talep ediyoruz.

Dilekçedeki gerekçelerin ne anlama geldiği açıktır. Arkadaşlara, görev değişikliği gerektirecek başka da bir gerekçelerinin olup olmadığını ısrarla sordum. Asla ve katiyen başka bir gerekçelerinin olmadığını ifade ettiler. Bende, söz konusu gerekçelerle, işlediğim suçlardan(!) gurur duyduğumu söyleyerek, demokrasinin verdiği hakka saygı gösterdim.

Başkanlık yaptığım sürece; eczacı odamız için günde ortalama 12-14 saat mesai harcadım. Bu sayfadan, yaşadığımız ve yaptıklarımızın bir kısmını bile anlatmak mümkün değildir. Sorunların çözümünde keskin davranmama ve beni hızlı çalışma temposuyla çalışmak zorunda bırakan birkaç örnek verebilirim.

Örnek 1: Başkan olduktan kısa bir süre sonra, kendi eczanelerinin dışında muvazaalı eczaneleri de olan eczacıları ve ruhsat sahiplerini davet ettim. Çok ağır konuştum… Uzun süre gerginlik yaşadık. Muvazaalı olarak mesul müdürlük yapan eczacıların bir kısmı, eczanelerinin sahibi ve mesul müdürü oldular.

Örnek 2: Yeşil kart sahibi hastalara ait reçeteler, eczacı odamız bünyesindeki reçete kontrol komisyonunda incelenmekteydi. Bazı eczanelere ait reçete dosyalarının durumu şöyleydi:

Reçete sayısı: 99

99 reçetede bulunan farklı ‘soyadı’ sayısı: 15

99 reçetede yazılı farklı ilaç sayısı: 10

Aynı üç kalem ilacın yazıldığı reçete sayısı: 60

Reçetelerin ortalama tutarı: 90 tl

İlaçlar: Sefazol 1gr flakon, ornidazol 500 mg tb, terbin 250 mg/28 tb, panto 40 mg/28 tb, zoprol 30 mg/28 tb, cefaks 500 mg /20 tb, vb…

Reçetelerin arkasındaki imza karakterleri: hepsi aynı.

Amiyane tabirlerle: Bu tür dosyaları alıp il sağlık müdürünün odasına girdim. Gereğinin yapılması için resmi yazı verdik. Daha sonra İl Valiliğine gittim. Vali bey, Sağlık müdürünü de çağırdı. Gereğinin yapılmasını istedi. Yüksek düzeyde bürokratlar ve siyasiler her zamanki gibi işin içine girdiler. İl sağlık müdürlüğü hiçbir işlem yapmadı. Sahte rapor ile reçete fatura eden eczanelerle ilgili de aynı girişimlerde bulunduk. Yine hiçbir işlem yapılmadı. Üstelik reçete kontrol komisyonumuzu bizden alarak İl sağlık müdürlüğüne götürdüler. Sahte reçete düzenleyen ve şikayet ettiğimiz söz konusu eczacıları da komisyonun başına getirdiler. İl sağlık müdürlüğü ile gerginlik yaşadım…

Örnek 3: 24 şahsın ısrarla muvazaalı eczane açma girişimlerini bertaraf ettik. Son 25 yılda, ilk kez kendi dönemimizde, muvazaalı eczane sayısı artmadığı gibi azalmıştır.

Örnek 4: Sıkı denetlemelerle kısa bir sürede 57 eczaneyi nöbetlerden çıkardık.

Örnek 5: %80’i sadece 7-8 eczane tarafından verilen kan ürünü ve diyaliz reçetelerini bu eczanelerin tekelinden çıkararak sıraya tabi tuttuk.

Örnek 6: TEB kongresinde şunları söylemiştim: Diyarbakır’da bazı eczacılar muvazaalı eczaneler işletmektedir ve bu eczacılar TEB başkanlığı yapmış bazı kişilerin yakın arkadaşlarıdır. Bazı eczacı odası delegelerinin oy kullanma kriteri mesleki değil, şahsi beklentilerdir.

Örnek 7: Edremit’te söylediğim şey: TEB merkez heyetimiz, muhalefet yapan eczacı odalarına yaşam hakkı tanımak istememektedir.

Örnek 8: Adana’da şunları söyledim: Merkez heyeti seçimlerinde, bölgemizdeki bazı eczacı odalarıyla beraber hareket etmeyip, mevcut iktidarı desteklemediğimiz için, el birliğiyle cezalandırılmak isteniyoruz. Bunun bariz örneği şudur demiştim: Bir kuruma verilmek üzere; Diyarbakır eczacı odası adına, mevcut eczacı odası yöneticilerinin temsili yetkiye sahip olduklarıyla ilgili TEB’den bir yazı istemiştik. TEB, bize böyle bir yazıyı dahi vermedi. Diyarbakır’da bize muhalefet eden bazı yapılar, merkez heyetine olan yakınlıklarından dolayı bizleri sürekli şikayetlere konu etmektedirler. Bizler, Diyarbakır’daki bazı eczacıların var olan muvazaalı eczaneleri ile uğraşıyor iken, onlar bizi muvazaalı eczane sahipleri ile muhatap olmakla suçluyorlar. TEB, Diyarbakır’daki muhaliflerimizin ne istediğine bakıyor. Eğer merkez heyetimiz muvazaadan rahatsız ise, öncellikle ecza deposu açıp muvazaalı eczanelere ilaç satanlardan uzak dursun.

Sonuç itibarı ile: Güya ben, eczacı odamızı; Diyarbakır’da, bölgemizde ve Türk Eczacıları Birliği nezdinde sıkıntıya sokuyormuşum. Benim yüzümden Diyarbakır’daki eczacılarla gerginlik yaşıyormuşuz, bürokraside işlerimiz aksıyormuş, bölgemizdeki bazı eczacı odalarından kopuyormuşuz, TEB bize cephe alıyormuş ve işlerimiz görülmüyormuş. Sıkıntı üzerine sıkıntı yaratıyormuşum.

Yaptığım ve söylediklerimin hiçbirinden pişmanlık duymuyorum. Sıkıntı ben miyim, yoksa; Diyarbakır, bölgemiz ve Türk Eczacıları Birliği mi? Bunu eczacı kamuoyunun taktirine ve vicdanına bırakıyorum…

Ecz. Sinan ÖZÇELİK / DİYARBAKIR



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat