Türk Eczacılar Birliği ile Hükümet arasında imzalanan sözleşmeyi değerlendiren İzmir Eczacı Odası Başkanı Tuncay Sayılkan, yapılan anlaşmanın eczacıların yıllardır devam eden kayıplarını karşılamaktan çok uzak olduğunu belirtti. Yaralarının kapatılmadığını belirten Sayılkan, "Sadece yaramıza tentürdiyot sürülüp gönderildik" değerlendirmesi yaptı.

"Neden 3.5 yıllık sözleşme?" Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ile Türk Eczacılar Birliği (TEB) arasında imzalanan protokol hükümleri, 1 Temmuz 2015 tarihine kadar uygulanacak. Türkiye Eczacılar Birliği (TEB) 3. Bölge İzmir Eczacı Odası Başkanı Ecz. Tuncay Sayılkan, protokoldeki tek iyileştirmenin eczanelere verilen ağır cezai şartların ortadan kaldırılması olduğunu söyledi. En çok cira yapan eczaneye 25 kuruş verilmeliydi"

"Eczacının hiç kimseye muhtaç olmadan eczanesini döndürmesi gerekir. Reçete başına 25 kuruş sadece sembolik. Bir eczaneyi bu para kurtarmaz, zararları karşılamaz" diyen Sayılkan şöyle konuştu: "Türkiye’de yaklaşık 12 bin küçük ve orta ölçekli eczane var. Bu eczanelerin ortalama aylık reçetesi bin tane. Bin reçeteyi 25 kuruşla çarparsak ne kadar katkı verilmiş olunur. Hiç olmadı zorla ayakta duran eczanelere daha iyi bir geliştirme yapılabilseydi. Aylık beş bin reçete yapan eczaneler de aynen 25 kuruşla reçete hizmet payını alacak.

Bu eczanelerin ayakta kalabilmek için bu katkı payına ihtiyacı yok. Bize göre düşük cirosu olan eczaneye 1 TL, ciro arttıkça 75 kuruş, 50 kuruş, en yüksek ciro yapanlara 25 kuruş verilmeliydi. Ödenecek hizmet bedeli cironun tam tersi olsaydı. Sözleşme ile eczacılara müdahale edilmesini, ayağa kalkmaları için yardımcı olmalarını isterdik. Fakat bizler sadece yaramıza tentürdiyot sürülüp gönderildik."

Geri giden meslek grubuyuz Reçete başına 25 kuruş hizmet bedelinin beklentilerinin çok altında olduğunu belirten Sayılkan, "Eczacılar olarak sürekli geri geri giden bir meslek grubuyuz. Son 6 yıldır sürekli ilaç fiyatları düşüyor. SGK tüm nüfusa ucuz ilaç vermek istiyor. Avrupa’nın en ucuz ilaç fiyatlarına ulaştık. Devlet sadece ekonomi olarak bu işe bakarsa belki iyi bir şey. Ama biz sağlıkçılar açısından bakarsak çok tehlikeli bir durum. Birçok yeni teknoloji kullanan yabancı firma, Türkiye’de üretim yapmayan ithal ilaçların, kan ürünlerinin, insülinlerin, kanser ilaçlarının yurt dışından euro üzerinden Türkiye’ye girerken, Türkiye’deki fiyat politikaları nedeni ile düşük fiyatları kabul etmeyecektir. Bu büyük bir tehdit" dedi.

Çok eskiden SSK hastaneleri olduğunu hatırlatan Sayılkan, sözlerine şöyle devam etti: "Bu eczanelerde belli ilaçlar bulunurdu. Ağrı kesici, mide ilacı, antibiyotik alınmak istenildiğinde hep aynı ilaç verilirdi. Tüm ilaçlar ihale ile alınırdı ve tek çeşitti. Nitelik olarak düşük, ekonomik olarak karlı bu noktaya mı geri dönülmek isteniyor. Bu ülke vatandaşı bu durumu hak etmiyor. Yıllar önceki bu uygulamaya geri dönülmek istenirse, vicdansızlık olur. Sağlık hizmetleri dolaylı vergilerle desteklen bir fon oluşturularak yapılmalı. Sağlığa ayrılan bütçe biraz gerçekçi düşünülerek planlanmalı. Vatandaşa yapılacak en iyi sağlık hizmetinin kalitesi nasıl artırılabilir, bunun peşine düşmek lazım."YENİ ASIR



Dosya

Özgür Köşe

Dünyada Eczacılık

Sektörel Bakış

Çepeçevre

Kültür Sanat